"Ben ezelden beridir hür yaşadım,
hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim,
bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları,
enginlere sığmam, taşarım."
Ülkenin en karanlık ve de milletin en karamsar günlerinde yazılan İstiklal Marşımız "KORKMA!" diye başlar ve milletimizin özünü ortaya koyan mısralarla devam eder. En karamsar günlerde bile zincirlerini kırıp atmaktan, asla esareti kabul etmeyeceğini haykırmaktan söz eden şairlerimiz mi kalmadı yoksa millet benliğini mi unuttu!
"Ey Türk! Titre ve kendine gel" diyen Bilge Kağan Atamızın çağrısını mı duymadık, yoksa "Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim." diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü mü unuttuk!
Bir ülkede zulüm varsa zalim de vardır. Lakin unutmamak gerekir ki zalimi illa da yönetim kadrosunda aramamak gerekir. Zira en büyük zalimlik zulme rıza göstermektir. Ne diyor Şehid i Kerbela İmam Hüseyin Efendimiz ""En büyük cihad, zalimin karşısına geçip: Sen 'haksızsın' demektir" şimdi kendimizi sorgulayalım. Kaçımız bunu yapabiliyoruz. Ya da zulme baş kaldırıyoruz!
Basit bir seçim için bile kırk takla atanlarımız yok mu! Tecavüze uğramışçasına istemeyerek oy verdiği partiyi gösterme mecburiyeti hissedenlerden tutun da bunu sosyal medyada paylaşarak "aman ha mamamı kesmeyin ben size oy verdim" demek zorunda kalanlara kadar birçok kişi istemeye istemeye desteklemediği partiye ya da adaya oy vermedi mi! Şimdi bunların yaptığı zulme rıza değil de nedir. Dahası korkaklıklarına bir de zalimlik eklemiş olmuyorlar mı!?
Bunu iktidar partisi için yapanlar da aynı, muhalefet partileri için de yapanlar aynı. Kim istemediği adaya oy vermek zorunda kalmışsa zaten uğradığı zulme rıza gösterdiğini peşinen kabul etmiş olur. hele hele depremzedelerin ceplerine para koyup, biletlerini ayarlayıp seçim bölgelerine gönderirken "oy verirken foto çekip getirmeniz gerekir" talimatını verenler var ya işte onlar zalimlikleri katmerli olanlardırlar.
Ülkede korku imparatorluğu oluşturmak isteyenlere karşı Kadim Devlet Aklı tarihi bir tokat vurdu. Seçim öncesinde milleti darbe ile korkutmaya çalışan bakanlardan, siyasilerden ve de mafya bozuntularından bir cacık olmayacağını, devletin her daim 18 yaşında olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Onun içindir ki her zaman söylediğimiz gibi KADİM TÜRK DEVLETİ HER DAİM 18 YAŞINDADIR. Hükümetler ve de erkler gelip geçicidirler. Devlet aklı her daim galip gelir. Yeter ki bizler asli unsurumuza dönelim. Milletçe bir ve beraber olalım. Birbirinin cenazesini taşıyacak olanların siyaset uğruna birbirlerini terörist ilan etmesi kadar aptalca bir tutum olamaz. Bu ülkede kimsenin teröre meyli olamaz. Herkes huzur arıyor. Sen adaletli bir yönetim ortaya koyamazsan bazı insanlar da adaleti terörde arar olurlar. Bunun önüne geçmenin tek yolu her alanda adaleti sağlamaktır.
Hazreti Ali'ye "Devletin dini var mı" diye soranlara O kutlu İmam şu cevabı vermiştir "Devletin dini adalettir" işin özü budur. Onun içindir ki İnsanlığın zirvesi olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" buyurarak hiçbir suretle haksızlık karşısında susulmaması gerektiğini vurgulamıştır.
Unutmayınız ki "ÇARESİZSENİZ, ÇARE SİZSİNİZ" haydi hep birlikte 19 Mayıs Ruhuyla ayağa kalkalım. Unutmayalım ki Bu Yüce Milletin ölüsü bile savaş meydanlarında en önde mücadele verir. Şimdi dirilerimize ne oluyor ki ölüden daha ölü olmuşuz. Ayağa kalkma, ülkeye, millete ve de her şeyden önce adalete sahip çıkma zamanıdır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşını başlatırken ne silahı, ne parası ne de yeterince askeri vardı. Lakin tüm mazlum milletlere örnek olacak bir dirilişi gerçekleştirdi.
Şimdi bize de yakışan odur ki yeniden ayağa kalkarak yakışanı yapmalıyız. Birlik ve beraberlik içinde yeniden tüm dünyaya adaletin gelmesi için mücadele etmeliyiz. İşte 19 Mayıs Ruhu budur.
Gençliğe Hitabe bize ne yapmamız gerektiğini gösteriyor. Uzağa gitmeye gerek yok. Muhtaç olduğumuz kudreti nerede bulacağımızı çok iyi biliyoruz.
19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun.