Üçüncü Göz Gazetesi: Siyasiler Aradan Çekilseler Halkın Sorunları Kalmaz

İrfan AYDIN / HÜSEYNİ
huseyni1661 @ gmail.com

Küçük kıyameti yaşadığımız deprem bile siyasileri kendine getirememişse bu saatten sonra benim de çok beklentim kalmıyor demektir. Yaşanan deprem felaketinde millet tek yürek, tek bilek oldu. Din, dil, ırk, mezhep, siyasi görüş vs ayrımlarını unutup topyekun insan olarak hareket eden biletlimizi bu siyasiler hak etmiyorlar.

Hani bazı kesimlerin halka koyun muamelesi yapması, bazılarının da halkı Stalin'in tavuğu gibi görmesi var ya işte hepsinin de canları cehenneme. Bu Yüce Millet birdir beraberdir. Ne koyundur ne de Stalin'in tavuğu. Türk Milletinin en bariz özelliği zor anda tek yürek olmasıdır. Bu deprem de bir kez daha bu ruhu en zirvede taşıdığımızı gösterdi. Ne Mutlu Türküm Diyene..

Şimdi anladık mı neden Gazi Mustafa Kemal Atatürk neden "Ne Mutlu Türk Olana" demedi de "Ne Mutlu Türküm Diyene" dedi. Çünkü birincisi ırkı bir söylemdir, ikincisi de ruhi bir olgudur. Anayasamızda Türklük tarifi şöyledir "Türkiye Cumhuriyeti Devletini Kuran Halkların Bütününe Türk Milleti Denir." Olay budur işte. Önemli olan millet olabilmektir ki biz bunu her daim başarıyoruz. Sadece sorun siyasilerde. Millete hizmet iddiasıyla Ortalığa çıkan siyasiler maalesef milleti bölüp parçalamayı başarı sayıyorlar. İktidarı da böyle muhalefeti de. Değişen bir şey yok. Bakın bakalım şu son süreçte yaşananlara. Elbette ki işinin ehli siyasilere sözümüz yok. Sadece genel durumu izah ediyoruz. Yoksa deprem sahasında siyaset yapmadan görevini yerine getiren ahlaklı siyasilerimizin sayıları da az değildir.

İlk günden beri sahada yerini alan ve de her türlü riyadan, gösterişten uzak , samimi bir şekilde bölgede çalışmalarını sürdüren Selçuk Bayraktar ve ekibi milletin gönlünde taht kurdu. Yapılan ekonomik yardımlar bir yana Selçuk Bey'in deprem bölgesindeki cadde ve sokakları gezip depremzedeler ile kurduğu sıcak ilişki, çocukların yüzünü güldürmesi milletin hafızasında yerini almıştır.

Lakin sırf siyasi emelleri için yırtınan eski kadın milletvekilini de "Cumhur İttifakı üyeleri sahada yerlerini aldılar" diyen bakanı da deprem bölgesinde miting yapar gibi kalabalık heyetlerde giden muhalefet temsilcilerini de bu asil millet not almıştır. Elbette ki sayın Cumhurbaşkanının makamının ağırlığını unutup siyasi parti başkanı ağzıyla! Millete yaptığı hakaretleri de unutmayacağız. Kimse kusura bakmasın. Daha düne kadar miting meydanlarında Cumhur İttifakının ortağı MHPnin iktidarında yaşanan 1999 Düzce depremi için "devlet neredeydi, göçük altında kaldılar, millete bir tas su veremediler.." gibi söylemleri kullananlar, şimdilerde eleştirilmeye de tahammül gösteremiyorlar. Böyle bir dünya yok. 20 yıldır bu ülkeyi idare edenlerin tahammülsüzlüğü, giderayak yaşadıkları büyük travmanın göstergesidir. Buna mukabil muhalefet diye ortaya çıkanların da milleti kucaklamaktan aciz kaldıklarını rahatlıkla söyleyebilirim.

Bu millet siyasilerin koltuk kavgalarına kurban edilemeyecek kadar asil ve de yüce bir millettir. Gün birlik günü diyorlar, ağızlarını açar açmaz milleti kamplara bölüyorlar. Depremin ilk saatlerinde yapılması gereken şuydu; sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi kimliğini unutup Cumhurbaşkanı sıfatıyla tüm siyasi parti temsilcilerini acilen toplantıya çağırıp bu tabii afete karşı siyaset üstü müdahale etmek için vazifesinin gereğini yapmalıydı. Fakat yine olmadı maalesef. Yine kamplaştık yine ötekileştirildik, yine küfre maruz kaldık. Depremin vurduğu bölgelerimizde yaşayan yurttaşlarımızın siyasi tercihleri arasında HDP ilk sıralarda yer alıyor olmasına karşı HDP heyetinin yardıma koşmasına engel olunmasını kabul etmek mümkün değildir. Sayın Selahattin Demirtaş "Şunu hep söyledim, tekrar ediyorum; Türkiye hepimizindir. Cumhuriyet hepimizindir. El ele verip enkazı beraber kaldıralım, yasımız birse yarınlarımız da bir olsun" sözüne gönülden kulak vermek yerine bu sözü paylaşanlara saldırılıyorsa bir yerlerde değil, gönüllerde ve de niyetlerde sorun var demektir. Gün birlik günüdür. Bu acının HDPsi, MHPsi,CHPsi, AKPsi BTPsi olmaz. Acımız birse yarınlarımızda birdir. Bizi ayrıştıranlar utansınlar. Şimdi bu yazıyı okuyanlar arasında bile saçmalayanların olacağını biliyorum. Lakin bizler hakkı söylemekle mükellefiz. Sevdiklerinize hak teslimi yapmak kolaydır. Önemli olan düşmanlarınıza ya da sevmediklerinize karşı hak iadesi yapmaktır. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz. Bizi sevenlere de tavsiyemiz budur.

Ülkemizi çok daha büyük bir tehlike beklemektedir. Depremlerin de yakın zamana kadar duracağı beklenmiyor. Allah korusun lakin uzmanların uyarılarına göre yakın zamanda Büyük Hakkari Depremi bekleniyor. Bölgede yaşanacak yeni büyük felaket sonrasında bu ayrıştırma dili kullanılmaya devam edilirse ülke kendi elimizle bölünür de vebalinin altından çıkmayız. Türk Silahlı Kuvvetleri beklenen Hakkâri depremine karşı önlemlerini almış durumda. Çadır Kentler bölgeye kurulmaya başlandı bile. Biz daha neyin kavgasını yapıyoruz. ABD ve Batılı Devletlerin savaş gemileri boşuna mı bölgeye geldiler zannediyorsunuz. En ufak bir iç karışıklıkta ülkemize müdahale edecekler. Bir an önce siyasilerin ayrıştırıcı dillerinden kurtulmamız gerekmektedir. Gün birlik günüdür. Bölge karışmadan savaş baltalarımızı ebedi olarak gömmemiz gerekmektedir. Kendi içimizde her türlü anlaşırız lakin işgal kuvvetleri geldiğinde Kürt, Türk, MHPli HDPli ayrımı yapmadan namusumuza musallat olacaklar. Oğuz Töresi neyi gerektiriyorsa onu yapmalıyız.

İrfan AYDIN / HÜSEYNİ / diğer yazıları