Üçüncü Göz Gazetesi: Kılıç Alilerin Atatürk’e yaptığını şimdilerde Erdoğan’a yapıyorlar

İrfan AYDIN / HÜSEYNİ
huseyni1661 @ gmail.com

Türk Milletinin tarih sahnesine çıktığı günden beri düşmanları her daim Onu yok etmek için olmadık ittifaklar içine girmişlerdir. Aslında bu mücadele Habil – Kabil mücadelesinin tarihi kadar eskidir.

Çünkü Türk Milleti her daim mazlumun ve de hakkaniyetin yanında yer almıştır. Topyekün Hiristiyan Batı dünyası emperyalizmin hedefe ulaşmasının önünde tek engel gördükleri milletimizi Avrupa ve Anadolu'dan söküp atmak için içerden ve dışarıdan tam bir ittifak içinde milletimize hücum etmişlerdi. Fakat, Türk Milletinin özünden çıkan bir lider hem milletinin özgürleştirdi hem de emperyalizme fren yapmıştı. Şüphe yok ki emperyalizmin canavarları Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bertaraf edebilmek için çok uğraş verdiler. Sarıklı, cüppeli, fesli papazları hoca kılığına sokarak fetvalar ürettiler, suikastlar yaptılar. Daha doğrusu ne yapmadılar ki. Fakat hepsi boşa çıktı. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu ve de başta madenlerimiz olmak üzere millete ait olan tüm değerler millileştirilmeye, ülke içindeki ihanet ocakları da tek tek kapatılmaya başlanmıştı. En büyük darbeyi de Mason Localarını kapatarak bu ihanet merkezlerine vuran Gazi Paşa artık çok oluyordu. Onu hiçbir alanda yenemeyen emperyalizmin canavarları son çare olarak Gazi Paşanın etrafını boşaltmayı buldular.

Maalesef bu yöntemlerinde başarıya da ulaştılar. Önce Gazi Paşamızın muhafız komutanı Topal Osman'ı Ali Şükrü Beyin katili yaptılar, sonra da canını bile Gazi Paşa için vermeye hazır olan Topal Osman'ı Atatürk'e silah çeker hale getirdiler ve sonunda da isyan lideri olarak öldürüldü. Gazi Paşamıza yönelik soyutlama harekâtı bununla da sınırlı kalmayıp Gazi Paşamızın en güvendiği komutanlarının başında yer alan sırdaşı Deli Halit Paşa'yı Mecliste öldürdüler. Sonrasında İzmir Suikastı ile yanından Kazım Karabekir Paşa başta olmak üzere en yakın dostlarını uzaklaştırdılar. Öyle ki Cuma Namazlarını Leblebici Camii ve Hacı Bayram Camiinde kılan Gazi Paşaya Cuma Namazına gitmesinin tehlikeli olacağı gerekçesiyle müsaade edilmedi. Kurtuluş Savaşı sırasında Atatürk'ü yok etmek isteyen irade, bunda muvaffak olamayınca Onu yalnızlaştırıp etkisiz hale getirmeye çalıştılar. Atatürk'ün hayatını tarafsız ve de aydın kafayla tetkik ederek okursanız çok farklı bir dünyaya açılmış olursunuz. Nitekim Atatürk'ün yanında Kılıç Alilerden oluşan ihanet ekibi aşılmaz bir duvar ördüler. Öyle ki Gazi Paşamız çok sevdiği milletiyle kucaklaşabilmek için çok defa köşkten gizlice kaçtığına yönelik birçok anı vardır. Atatürk'ü milletten ve de en kadim dostlarıyla görüşemez hale sokanların gayeleri baştan belliydi. Nitekim Gazi Paşamız Mason Localarını kapatıp, Filistin topraklarında Yahudi ve Hıristiyan nüfusunun artmasına, Hatay konusunda taviz verilmesine vs asla müsaade etmeyeceğini ortaya koyunca tek çare kalmıştı Gazi Paşamızı zehirleyerek şehit etmek.

Yine aynı ihanet ekibi, yine aynı eller…

Özet olarak verdiğimiz bu sürecin Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile ilgili çok önemli bir yönü var. Başta da söylediğimiz olaylara bilimsel gözle bakılmadığı süreçle olayların iç yüzü anlaşılamaz. Sayın Erdoğan meselesine de yandaşlık ve de karşıtlık gözüyle bakarak bir yere varılamaz. Sayın Erdoğan'ın nasıl yalnızlaştırıldığını görmemek için kör olmak yetmez. Önce eski dava arkadaşlarıyla arasını açtılar, sonra yol arkadaşlarıyla, saniyen çalışma ekibiyle en nihayet de Ona Allah için yol gösteren kanaat önderleriyle arası açtırılan Erdoğan'ın etrafını tıpkı Gazi Paşamızın etrafını saran masonlar gibi emperyalist uşakları sarmış durumda. Düne kadar FETÖ lideri Gülen'in emir erliğini yapanlardan ABD ve İngiliz mayasıyla hamurlaştırılan tarikat liderlerine kadar birçok karanlık ellerle etrafı örülen Erdoğan'a ölümcül darbeyi bu örümcek ağlarını bahane ederek indirecekler.

15 Temmuz operasyonunu yapanlar ikinci ve üçüncü perdeyi sahnelemeye başladılar. Önce Sayın Erdoğan'ın savcısıyım dediği davalar kapsamınca yıllarca mahpus yattırılan ekibi işbaşına getirdiler, sonrasında da FETÖ ile mücadele kapsamında yine Sayın Erdoğan'ın "İBADET KANADI" dediği hak kesimini içeri tıkarken çetenin lider kadrosuna el sürülmedi. Böylece FETÖ operasyonlarına karşı halk desteği zayıflatılmak istendi. Şimdi de Belediye Başkanları operasyonuyla da Sayın Erdoğan'ı hem hukuk hem de siyasi alanda yalnızlaştırıyorlar. Sonrası zaten malüm. Sarı öküzü verdiğin an bu savaşı kaybetmiş oldun.

Peki çıkış yolu var mı?

Elbette ki her yolun bir de çıkışı vardır. Öncelikle bir an evvel FETÖ ile mücadele ilmi ve ahlaki düzleme çekilmelidir. 15 Temmuz darbe girişimi olmasaydı FETÖ'ya iyi çocuk mu diyecektik. FETÖ kapsamında alınanların yüzde kaçı darbeye karıştı ya da darbeden haberleri vardı? Bu sorunun cevabını herkes de çok iyi biliyor ki en az yüzde sekseninin haberi dahi yoktu. Beklentileri vardı fakat darbeden haberleri yoktu. Öyleyse Fethullah Gülen'i hoca belleyip faaliyetlerine gönüllü olarak katılanlara darbeci demekle bu mücadeleyi ilmi zemine çekemeyiz. Evet, bu hareket zehirli bir harekettir. Zerrece bulaşan varsa gereği yapılmalıdır. Bu ihanet merkezinin en büyük darbesi Dinlerarası Diyalog sürecinde yaşanmıştır. Allah ve Resulüne darbe yaptıklarında onları alkışlayacaksın, sonra hala aydınlatılmamış birçok yönüne rağmen 15 Temmuzda darbe yapmaya kalktılar diye terörist ilan edeceksin. Bu hareketin temelleri 1700lü yıllara İngiliz Sömürge Bakanlığına kadar dayanır. Said Nursi hareketi desteklenerek FETÖ mücadelesi yapılamaz. Diyanet İşlerinin başına FETÖnün Dinlerarası Diyalog ihanetinin bir numaralı sorumlusunu getirerek FETÖ mücadelesi yapılamaz.

15 Temmuz kalkışması kadar referandum süreci de FETÖ operasyonudur. Sayın Erdoğan, 2016 Kasım ayında erken seçime giderek partisi içindeki tüm Paralelcileri temizleme kararı almıştı. Darbe sonrasında yapılan anketlerde de Sayın Erdoğan'a halk desteği yüzde 70ler civarındaydı. Yani 2016 Kasım ayında teşkilatlardaki FETÖcüleri temizleyip seçime gitseydi sayın Cumhurbaşkanının partisi en az 410 milletvekili çıkarabilecek güçteydi. Bu oranla da Başkanlık sistemi dahil yapmak istediklerini halkı kutuplaştırmadan yapma şansına kavuşacaktı. Oysaki referandum süreciyle yüzde ellilik bir kesimi kesin karşısına aldı. Şimdi de Belediye Başkanları operasyonuyla kalan yüzde ellinin de yüzde on beşini kaybediyor. Bir an evvel etrafında örülmek istenen zehirli sarmaşık duvarını kırıp atmalıdır. FETÖ konusunda Onu ilk ve tek samimi uyaran Prof. Dr. Haydar Baş'a gönül ve kulak verip, ülkenin içine çekilmek istendiği ekonomik buhranı da Milli Ekonomi Modeli sayesinde darmadağın etme imkanını geç kalmadan kullanmalıdır. Aksi halde dedik ya giden sadece sarı öküz olmayacak.

İrfan Aydın / Hüseyni / 3. Göz Gazetesi

İrfan AYDIN / HÜSEYNİ / diğer yazıları