"Ey Türk Oğuz Beyleri! Milleti işitin. Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız toprak delinmedikçe, ey Türk milleti, senin ilini, töreni kim bozabilir!" Bilge Kağan
Binlerce yıllık kadim Türk Töresi der ki "Oğuz Türk Töresi Kıyamet Sabahına Kadar Hüküm Sürecektir" onun içindir ki Bilge Kağan Atamız "Ey Türk Oğuz Beyleri! Milleti işitin. Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız toprak delinmedikçe, ey Türk milleti, senin ilini, töreni kim bozabilir" diyerek bu hakikati tüm insanlığa haykırmaktadır. Şimdi birileri çıkmış imkansızı başaracakmış! Şaşarım onların olmayan akıllarına. Şeytan bile bunun hayalini kurmamış, sadece kendisine uyanları yoldan saptırmak için Tanrı'dan süre istemiştir.
Durum böyleyken TBMM eski Başkanı Sayın İsmail Kahraman'ın kürek çekmesi boşunadır. Ya da fesli delilerinin uğraşması ne fayda verdi ki şimdi fessiz delilerin uğraşması fayda verecek onlara! Neymiş efendim beyefendi şehirlerin kurtuluş günü kutlamalarından rahatsızlık duyuyormuş, öyle bir işgal de kurtuluş da yokmuş! Haklı olabilir. İnsanları baskı altında tutmanın manası yoktur. Baskı süreci insanların kimliklerini saklamasına neden olmaktan başka bir şeye yaramaz.
Ben rahmetlik anacığımdan öğrendiğim yol budur. Onun için de yönetim anlayışımın temelini bu anlayış oluşturur. Bugüne kadar da hiç yarı yolda bırakmadı beni. Çocukken rahmetlik anacığım ile fasulye harmanı sonrası kabuklarından fasulyeleri ayırdıktan sonra tozu toprağı uçsun diye hafif rüzgârlı bir ortamda fasulyeleri yukarıdan döker, böylece içindeki tozu toprağı rüzgârın etkisiyle uçar ve geriye safi fasulyeler kalırdı. Tabi bu işlem esnasında fasulyelerin içinde yine kabuk parçaları ve ufak tefek otlar kalırdı. Ben bunları da ayıklamak için uğraş verince cennet mekân anacığım da "Oğlum, boşuna kendini yorma. Ne kadar uğraşırsan uğraş yine de içinde yabancı madde kalır. Yemek yaparken fasulyeyi bolca suyun içine koyunca o içindeki yabancı maddelerin hepsi suyun üstüne çıkarlar. Böyle ne yaparsan yap onları ayıklayamazsın. Kendilerini saklarlar. Ama suyun rahatlığında gevşeyince hepsi su üstüne çıkar" derdi. Çocukluğumun bu anısı benim hayatımı şekillendirmemde ölçü olmuştur. Yol ürümek istediğim yoldaşlarıma ya da çalışma arkadaşlarıma aynı yöntemi uyguluyorum. Bir iki aylık aşırı gevşeklik, serbestlik ve de sevgi yüklemesi. Hem de hayatlarında hayal edemeyecekleri kadar. İşin başında bizimle ilgili işimizde ne kadar disiplinli olduğumuzu sağır sultan bile bilir. Fakat işe girince bir anda her yer elemana açılır. Baş tacı edilir. Tüm yasaklar kaldırılmış gibi yapılır. İnanın bu yöntem en iyi eğitim almış ajanlara bile uyguladım yine başarılı oldum. Anında gevşeyip içlerindeki tüm hastalıkları dışarı buruyorlar. Tabi ki tedavi edilebilir olanların da hastalıklarını gördüğümüz için bir ay sonra tedaviye başlıyorsun. Baskı ve disiplin insanların içlerinde sakladıkları gizli niyetlerin ortaya çıkmasını geciktirir ve de içerden sizi kemirirler.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bu yöntemi sıklıkla kullanmıştır. Mesela, aşırı komünist eğilimi gösterenlere önce parti kurdurup yasal zeminde bu eğilimde olanları ortaya çıkarmış, sonrasında da Karadeniz'in ılık suları ile buluşmalarını seyretmiştir. Yine irticai faaliyet içinde olanlara da aynı yöntemi uygulamıştır. İçinde isyan eğilimi olanlara da. Bir yandan da bu eğilimlere cehaletleri nedeniyle meyledenleri tedavi etmek için eğitim seferberliği başlatmıştır. Yol belli yordam belli. Fakat gerek tek parti dönemi gerekse de darbeler gölgesinde ağır aksak yürüyen demokrasi döneminde bu tür niyetler hep saklanmıştır. Şimdi Ak PARTİSİ HÜKÜMETLERİ sayesinde bu şımarıkları yeniden tanıyoruz. Aşırı rahatlığın verdiği aptalca güven duygusuyla hırsızlık yapanlar da rahat yapıyor, ülkeyi bölmek isteyenler de hilafet istiyoruz diyenler de sığ fikirlerini rahatlıkla ortaya koyuyorlar. İşte sayın İsmail Kahraman'ın o hezeyan dolu açıklamalarını bu kapsamda ele almak gerekiyor. Ver suyu, fasulyenin içindeki çürükler, güve vurmuşlar su üstüne çıksınlar. Sonrası zaten kolay. Herkes atasının yolundan gider. Adama göre kurtuluş yoksa, dedesi Yunan ordularını işgalci görmemiş demektir. Zorlamanın manası yoktur. Yapılacak iş suyun üstüne çıkmış olan çürük fasulyeleri ortamdan uzaklaştırmaktır. Vefası olmayanın kurtuluşu da olmaz. Bunları kurtarmak da mümkün değildir. Zihniyetleri işgal altında. Bu tipler için vatan "dayak yemedikleri yerdir" lakin bizim için vatan, anadır, yardır, sevdadır ve de imandır. Anlayacağınız sizi anlamayanları anlamaya çalışmakla vakit geçirmeye gerek yok. Dedelerine yaptığımızı torunlarına da yapmak en güzeli vesselam.
Halit Paşasız Kurtuluş Kutlaması Olmaz!
Şu Orhangazi ne talihsiz bir kasaba! Yönetenlerde vefasızlık kökten geliyor. Tabi ki ne kadar kökleri varsa! Önce Orhangazi'nin kadim yerlilerinin mezarlarını yerle yeksan ederek 50 – 60 yıllık mezarları yerli halk mezarı diye yutturmaya çalıştılar.sanki Orhangazi'de hayat 100 yıl önce başladı. Onsan önce aileler burada yaşamıyormuş! Ya hu arkadaş! En yerliciyim diye nara atanlara bakın en fazla 100 yıl önce bu ilçeye göç etmişler. Oysa ki ovada hala daha 1000 yıllık zeytin ağaçları var. Gedelek mezarlığında bin yıllık selvi ağaçları vardı. Her ne kadar onlara kıymışlarsa da kökleri orada duruyor. Mezarda selvi varsa orası Türk mezarlığıdır. Yani 1000 yıl önce burada Müslüman Türkler vardı ve de mezarları hala daha duruyor. O zaman neyin kafasını yaşıyor bu arkadaşlar.! Anlayan beri gelsin. Mezar tahribatıyla başlayan vefasızlık Deli Halit Paşa saygısızlığı ile devam ediyor. Bu bölgelerin kurtuluşunu Deli Halit Paşa gerçekleştirdi. Atatürk'ün sır katiplerinden ve de Kurtuluş Savaşımızın en önemli Kahramanlarından olan Deli Halit Paşa, Çanakkale'den Erzurum Kongresine, Sivas Kongresinden Büyük Taarruza kadar her alanda Atatürk'ün yanından hiç ayrılmayan çok özel bir yiğittir. Orhangazi'yi idare edemeyenlerin bunu anlaması da imkansızdır. Ne diyelim. Allah nankörlerin şerrinden korusun.
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.