Üçüncü Göz Gazetesi: Peygamberin Vasiyetine İhanet Ettiğimiz Gibi Atatürk’ün de Vasiyetine Uymadık!

İrfan AYDIN / HÜSEYNİ
huseyni1661 @ gmail.com

Tarihi bilmem ama Ehlibeytin kaderi sanki tekerrür ediyor. Gerçi sevenin kaderi sevdiğine benzer değişmez kuralı gereği bu normal. Fakat artık ders alma vaktimiz de geldi ve geçiyor bile. Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)min vasiyetine uymadığımız için bugün İslam alemi dünyaya huzur ve barış getirmesi gerekirken maalesef neredeyse tüm belanın ve de huzursuzluğun kaynağı İslam dünyası oluyor.

Bugün Filistin'de yaşanan zulmün de Doğu Türkistan, Yemen ve dünyanın dört bir yanında yaşanan zulümlerin esas kaynağı yine İslam alemidir. Kimse öyle birkaç milyonluk İsrail Devletine kabahat bulmasın. Bugün İsrail Devleti içinde yaşayan Yahudilerin birçoğu kendini Filistin müdafii gibi gösteren sahtekar Müslümanlardan daha fazla barış için çalışıyorlar. Zaten yaşananların temelinde yine Müslümanların peygamberlerine olan ihanetleri yatmaktadır. Tıpkı Yahudi toplumunun peygamber öldürmesi nedeniyle lanetlendikleri gibi İslam dünyası da Hz. Peygamberin vasiyetine uymadığı sürece beladan kurtulması imkansızdır.

Hz. Peygamber Efendimiz Veda Haccında "Size iki emanet bırakıyorum bunlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla dalalete düşmezsiniz. Biri Allah'ın kitabı diğeri de itretim (Ehlibeytim)dir." Maalesef İslam alemi her iki emanete de sırtını döndüğü için beladan kurtulamıyor. İlk ihanet Ehlibeyte yapıldı. Sonra da aleni bir şekilde Allah'ın Kitabı Kur'an ı Kerim anlaşılmaz bir hale sokuldu. Gadir i Hum Hutbesinde Hz. Peygamber vasiyetini açıklamış, kendisine vasi ve halife olarak Hz. Ali'yi Allah'ın emriyle tayin etmişti. Zaten Ehlibeyte uymanın Kur'ani hakikat olduğu bir çok ayetle sabittir.

Gadir i Hum Hutbesi ve Hz. Peygamberin vasiyetini açıklaması sonrasında üç ay içinde zehirlenerek şehit edilmiştir. Hem de öyle uzaktan ya da iki yıl önce yediği etten dolayı değil. Zehir zaten etkisini ani gösterir. Hz. Peygamber ateşler içinde yanarken bile "Bana kağıt kalem getirin de size üç nasihatte bulunayım. Bu nasihatlere uyarsanız sıkıntı yaşamazsınız" demesine rağmen Halife Ömer'in "Bize Kur'an yeter ölüm sarhoşluğu ile ne dediğini bilmiyor!" demesi üzerine Hazreti Peygamber kızarak "Kapatın kapıları" diyerek huzurundan allı şallı sahabeleri kovduğunu bilmiyor olamazsınız. Daha sonra bu ekibin darbe yapma ihtimaline karşın Hazreti Ebubekir dahil sahabenin önde gelenlerini azatlı kölesinin oğlunun komutasında sefere göndermek istemişti. Lakin onlar buna da isyan ederek seferden geri durmuş ve sonuç olarak Hazreti Peygamberin şehit edilmesi üzerine cenazesine bile gelmeyip Sakife Darbesi ile devleti ele geçirerek kendilerine göre halifelik uydurmuşlardı.

Hazreti İmam Ali ve Ehlibeyt, bu allı şallı sahabelerin Hazreti Peygamberin cenazesine gelmeleri için üç gün beklediler. Buna rağmen ne kendileri geldi ne de sahabelerin cenazeye katılmasına müsaade ettiler. Netice itibariyle hazreti peygamberin cenaze namazında sadece 17 sahabe vardı. Kaynak isteyenler önce yazdıklarımı araştırsınlar takıldıkları bir yer olursa kaynaklarını biz önlerine sereriz. Fakat şuana kadar yazdıklarımı Diyanetin İslam Tarihi Ansiklopedisinde bulabilirler.

Sonra ne mi oldu! İkinci darbeyi Kur'ana yaptılar!

Hazreti Peygamber efendimiz sağlığında her ramazan ayında Cebrail aleyhisselam ve Hz. Ali ile karşılıklı olarak Kur'anı okur ve MUKABELE yaparlardı. 1. Halife Hz. Ebubekir döneminde Kur'anın toplanması gündeme gelince Hazreti Ali de Peygamberin vasiyetini yerine getirerek iniş sırasına göre ayet ve sürelerin dizildiği orijinal Kur'anı heyete takdim etmek ister ama heyetin cevabı "SENDEN KUR'AN İSTEYEN Mİ OLDU!" olur. Sonrası malum. Ayet ve sürelerin yerleri birbirine karıştırıldığı için manası çözülmesi zorlaşan Kur'an ortaya çıktı. Yani ikinci darbe de Kur'ana yapılmış oldu. Buraya kadar yazdıklarım delilleri gizli saklı değil. Dediğim gibi Diyanetin İslam Tarihi Ansiklopedisinde rahatlıkla kaynaklarını fazlasıyla bulabilirsiniz. Hatta Halife Ömer ile ilgili olayın hadis literatüründeki yeri KIRTAS HADİSİ YA DA KIRTAS VAKASIDIR.

Şimdi diyeceksiniz ki Atatürk ve 10 Kasım ile bu yazının ne ilgisi var. Siz de haklı gibisiniz ama haklı değilsiniz. İşte İslam Peygamberi ve Onun ortaya koyduğu dini esasları nasıl değiştirilip indirilin dinden uydurulan dine geçiş yapılmışsa Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de vasiyetine uyulmayarak benzer bir uygulamaya geçilmiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk sıradan bir lider değildir. O Allahın özel görevle yarattığı bir insandır. Kut almış ve Kutlu bir Liderdir. O, Türkiye Cumhuriyeti Devletini Oğuz Töresi esaslarına göre inşa etmiş ve ömrü hayatı boyunca Türk Medeniyet Tezini hayata geçirmeye çalışmıştır. Atatürk, Başbuğ ve Gök Börüdür. Atatürk son çağın Kut verilmiş Kağanıdır. Lakin Onun bu çalışmalarından rahatsız olan şer güçler Onu zehirleyerek şehit etmişlerdir. Tıpkı dedeleri Ehlibeyt imamlarına yaptıkları gibi. Atatürk'ü zehirleyerek şehit edenler Onun vasiyetine de gölge düşürdüler.

Önce Onun Türk Medeniyet Tezi Çalışmasını sonlandırdılar. Yerine yeniden Roma medeniyet tezini dayattılar. Sonrasında 50 yıl sonra açılmasını vasiyet ettiği ve de bugüne ışık tutan o kutlu vasiyetini önce KENAN EVREN sonra da ilgili yetkililer Yüce Milletimizden saklamışlardır. Bu konuda vasiyetin sır katipliğini yapan Tumluer Ailesi nefeslerinin yettiğince vasiyeti gündem ediyorlar. Varolsunlar. Elbette gün doğma vakti geldiğinde kimseden izin almaz. Emin olunuz ki Atatürk'ün yeniden doğum sancılarını yaşıyoruz. Bu 10 Kasım son on kasım olacaktır. Atatürk yeniden fikriyle, vasiyetiyle ve de idealleriyle doğacak, bundan sonra Şehitlere ölü demeyin ayeti gereği Atatürk'ü ölüm yıldönümlerinde anmak yerine yeniden doğumunu kutlayıp HOŞ GELDİN ATATÜRK diyeceğiz. Tıpkı Oğuz Kağan Torunu Ehlibeyt Zincirinin Son Halkası Prof. Dr. Haydar Baş Hocanın dediği gibi. HOŞ GELDİN ATATÜRK. Ruhun şad olsun. Cennet mekanında bizlere de şefaat buyurasın.

İrfan Aydın 10 Kasım 2023

İrfan AYDIN / HÜSEYNİ / diğer yazıları