HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 18 NİSAN 2025, CUMA

TÜRKİYE İÇİN KRİTİK BİR DÖNEMEÇ İKLİM YASASI VE DEVLETİN STRATEJİK KARARLARI

16.04.2025 00:00
Yüksel Akbayrak olarak, yaklaşık iki yıldır 3. Göz Medya'da Sayın İrfan Aydın ve Sayın Muharrem Değirmen'le yaptığım yayınlarda iklim yasası ve Paris İklim Anlaşması ile ilgili Türkiye'nin karşı karşıya kalacağı potansiyel tehlikelere dikkat çekmeye çalıştım. Bu süreç, sadece çevreyle ilgili değil, aynı zamanda ülkenin sosyal ve ekonomik yapısını da derinden etkileyecek bir dönüm noktasıydı. Bu yüzden, iklim yasasının Türkiye'yi nasıl büyük bir tehlikeye sürükleyebileceği konusunda sıkça uyarılarda bulundum. Ancak, yaptığım bu uyarılar, başlangıçta birçok kişi tarafından ciddiye alınmadı ve genellikle "Aman Başkan, çok hayal kuruyorsun, paranoyaklık yapıyorsun," gibi ifadelerle karşılaştım.

Zaman zaman alay edilen, göz ardı edilen görüşlerim, bugün ise çok daha ciddi bir biçimde tartışılmaya başlandı. İklim yasasının getirdiği tehlikeler, yalnızca çevresel değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik bir boyut da taşıyor. Şimdi, geldiğimiz noktada, herkes iklim yasasının, Türkiye'nin geleceğini ciddi anlamda tehdit ettiğini konuşuyor. Fakat önemli olan, bu yasa henüz meclise gelmeden önce, bu tehlikelere dikkat çekmiş olmamız ve hala bu konuda yapılabilecekler üzerinde kafa yormamız gerektiği gerçeğiyle karşı karşıyayız.

İlk Uyarılar: Ekonomik ve Sosyal Dönüşümün Hızla Başlayacağına Dair Öngörüler

İlk başta, iklim yasasının Türkiye'de ekonomik çalkantılara yol açacağını öngörmüştüm. Bu yasaya dair ilk uyarılarımda, Türkiye'nin mevcut enerji altyapısının bu tür bir değişime ne kadar hazır olduğunu sorgulamıştım. Özellikle, kömür ve fosil yakıtlar gibi geleneksel enerji kaynaklarının hızla dönüştürülmesi gerektiği noktada, Türkiye'nin buna hazırlıklı olmadığını belirtmiştim. Bu değişikliklerin başlangıçta büyük bir maliyet yaratacağını ve sanayi sektöründe ciddi zorluklara yol açacağını söylemiştim. Çünkü kömürle çalışan enerji santrallerinin kapanması, yerini yenilenebilir enerji yatırımlarına bırakması, sanayinin faaliyetlerini tehdit edebilir ve istihdam kayıplarına yol açabilirdi.

Bu öngörülerim, ne yazık ki o dönemde göz ardı edildi. Çevremdeki birçok kişi, bu durumu fazla dramatik ve geleceğe yönelik tahminler olarak değerlendirdi. Ancak bugüne gelindiğinde, iklim yasasının özellikle sanayi ve enerji sektörlerinde yaratacağı dönüşüm, Türkiye'nin ekonomik yapısını ciddi şekilde zorlayacak gibi görünüyor. Yüksek enerji maliyetleri, üretim süreçlerinde yaşanacak aksamalar ve yeni teknolojilere geçişin maliyetleri, bu yasayı hayata geçirecek olan hükümetin karşılaştığı büyük engelleri işaret ediyor.

İkinci Öngörü: Sosyal ve Toplumsal Etkiler ve İstihdam Sorunları

Diğer bir uyarım ise, iklim yasasının toplumun en alt kesimlerini nasıl etkileyebileceğiyle ilgiliydi. Bu yasa, enerji üretiminden sanayiye kadar bir dizi sektörde köklü değişikliklere neden olacaktı. Bu değişimlerin, özellikle düşük gelirli aileler ve küçük işletmeler için büyük bir tehdit oluşturacağına dikkat çekmiştim. İklim yasasının, enerji maliyetlerini artıracağı ve sanayi sektörü için yeni yatırımlar gerektiği için, işsizlik oranlarında artış yaşanacağı konusunda da uyarıda bulunmuştum. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin, çevre dostu üretim yöntemlerine geçiş için gerekli yatırımları yapamayacak durumda olması, onları büyük bir ekonomik darboğaza sokabilirdi. Ve bu, yalnızca ekonomik sıkıntılar yaratmakla kalmaz, aynı zamanda sosyal huzursuzluklara da yol açabilirdi.

Yaptığım bu uyarılar, iklim yasasının sadece çevresel değil, toplumsal bir kriz de yaratabileceğini gösteriyordu. Bugün, bu öngörülerin ne kadar doğru olduğu ve küçük işletmelerin, işçilerin bu dönüşümden nasıl etkileneceği, kamuoyunda daha fazla konuşuluyor. Ancak, iklim yasası henüz meclise gelmeden önce bu konuda daha fazla bilinçlenmek, yapılması gereken hazırlıkların önemini vurgulamak, dönemin en kritik adımıydı.

Paris İklim Anlaşması ve Türkiye'nin Konumu: Türkiye'nin Ulusal Çıkarları

Diğer bir uyarım ise, Paris İklim Anlaşması'nın Türkiye'ye nasıl sorunlar doğurabileceğiydi. Bu anlaşma, dünya genelindeki birçok ülkede çevreyi koruma adına önemli bir adım olarak görülse de, Türkiye'nin ekonomik yapısını düşündüğümüzde çok daha karmaşık bir mesele haline geliyordu. Türkiye'nin, özellikle enerji bağımlılığı ve sanayi üretimi açısından bu anlaşmaya taraf olmasının, ülke ekonomisine büyük yük getirebileceğini ve çok hızlı bir dönüşüm sürecine girmemizin ciddi sosyal ve ekonomik sonuçlar doğurabileceğini belirtmiştim. Aynı zamanda, bu anlaşmanın bazı hükümleri, Türkiye'nin stratejik çıkarlarıyla örtüşmüyor ve bunun yaratacağı etkiler, genellikle göz ardı ediliyordu. Ancak bugün, Paris İklim Anlaşması'nın Türkiye'ye olan etkilerinin gündeme gelmesiyle birlikte, daha fazla tartışılmaya başlanmıştır.

Bugün Gelinen Nokta: Herkes Aynı Şeyi Söylüyor, Ama Geç Kalmadık mı?

Bugün, gelinen noktada, iklim yasasının Türkiye için ne kadar büyük bir tehdit oluşturduğuna dair söylediklerim, başta bana inanılmayan öngörülerin gerçeğe dönüşmesiyle doğrulandı. Artık herkes, bu yasaların ne kadar ciddi sonuçlar doğuracağı konusunda endişeleniyor. Ancak önemli olan, bu yasa henüz meclise gelmeden önce, uyarılarımıza kulak verilmesi gerektiğiydi. Oysa o dönemde sesimizi duyan çok az kişi vardı ve çoğu insan bu endişeleri küçük, önemsiz kaygılar olarak görüyordu. Şimdi ise herkes, bu yasanın Türkiye'yi nasıl büyük bir çıkmaza sokacağı konusunda aynı fikirde, fakat bu noktada ne yazık ki yapılacak çok şey kalmadı.

Ancak yine de umudumu yitirmiyorum ve hala inanıyorum ki Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız, devletin bekasını ön planda tutarak bu yasanın onaylanmasını engelleyecektir. Türkiye'nin ulusal çıkarları her zaman öncelikli olmalıdır ve bu yasayla ilgili karar verirken, çevresel kaygılarla birlikte ekonomik ve toplumsal denge de göz önünde bulundurulmalıdır.

Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının, bu yasayla ilgili vereceği karar, yalnızca çevreyi değil, halkı ve ekonomiyi koruma adına stratejik bir öneme sahiptir. Devletin bekasını, ulusal çıkarları ve toplumsal istikrarı ön planda tutarak, bu yasa üzerinde ciddi bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bu süreçte, yalnızca çevresel hedeflere odaklanmak değil, aynı zamanda Türkiye'nin büyüyen ekonomisinin ve genç nüfusunun ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmak hayati önem taşımaktadır. İklim yasası, sadece çevresel bir mesele olmaktan çıkarak, ülkenin geleceğini şekillendirecek kritik bir karar haline gelmiştir. Bu noktada Cumhurbaşkanımızın liderliği, Türkiye'nin en büyük kaynağı olan ulusal çıkarlarımızı ve halkımızın refahını güvence altına alacak bir stratejiyle, Türkiye'yi daha aydınlık bir geleceğe taşımak için büyük bir fırsat sunmaktadır.

Yüksel AKBAYRAK / 14 NİSAN 2025



İKLİM KANUNU GERİ ÇEKİLDİ AMA TEHLİKE GEÇMEDİ

İklim Kanunu ile ilgili yazımızı, teklif henüz geri çekilmeden önce kaleme almıştık. Ancak son anda, teklifin komisyona geri gönderildiğini öğrendik. Yazımızı değiştirmedik; çünkü bu düşünceler, iki yıldır verdiğimiz mücadelenin bir özetiydi ve hâlâ geçerliliğini koruyor.

Evet, bir başarı elde ettik. Sesimiz duyuldu, çabamız sonuç verdi. AKP, kamuoyundan gelen tepkiler üzerine 'İklim Kanunu Teklifi'ni geri çektiğini açıkladı. Ancak bu bir iptal değil, sadece bir geri adım. Teklif revize edilecek ve tekrar gündeme gelecek.

Bizler bu teklifin, iklim değişikliğiyle mücadelede yetersiz kaldığını, doğayı değil piyasayı koruyan bir anlayış taşıdığını aylardır anlatıyoruz. Şimdi daha yüksek sesle konuşma zamanı. Geri çekilmiş olması bizi rehavete değil, daha kararlı bir mücadeleye yönlendirmeli.

Komisyondan doğa ve toplum lehine bir yasa çıkması için her zamankinden daha fazla dayanışma içinde olmalı, her kesime iklim yasasının içeriğini anlatmalı ve bu tehlikeli maddelerin yasalaşmasını engellemeliyiz.

Çünkü mücadele bitmedi.

Sadece yeni bir aşamaya geçti.

 
Yüsel AKBAYRAK / TERS KÖŞE / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.