HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 28 KASIM 2025, CUMA

TARLADA GEÇEN BİR ÇOCUKLUĞUN SESSİZ HİKÂYESİ

27.11.2025 08:56
TARLADA GEÇEN BİR ÇOCUKLUĞUN SESSİZ HİKÂYESİ
TARLADA GEÇEN BİR ÇOCUKLUĞUN SESSİZ HİKÂYESİ
Türkiye'nin dört bir yanında, mevsimlik tarım göçüyle birlikte yollara düşen yüz binlerce ailenin kaderine çocuklar da ortak oluyor. Daha konuşma yaşını yeni yeni geçenlerin bile tarlalarda görüldüğü, okul çağındaki binlerce çocuğun eğitimden koparak mevsimlik işçiliğe sürüklendiği, sosyal devlet anlayışının en çarpıcı sınavını verdiği ağır bir tabloyla karşı karşıyayız.

TARLADA GEÇEN BİR ÇOCUKLUĞUN SESSİZ HİKÂYESİ

Her yıl nisan ayından ekim ayına kadar süren mevsimlik tarım göçünde çocuklar, yanlarında taşıdıkları çantalarında oyuncak değil; çapa, eldiven ve ekmek arası yiyecek taşımak zorunda kalıyor. Sabaha karşı başlayan yolculuk tarlada devam ediyor. Çoğu zaman 35–40 derecelik sıcaklık altında saatlerce çalışan bu çocukların payına yorgun bedenler, güneş yanıkları ve koparılan çocukluklar düşüyor.

Çadır kentlerde yürümeye çalışan bu küçük hayatlar, elektrikten yoksun, hijyeni olmayan, suyu sınırlı yaşam alanlarında büyüyor. Birçoğu için duş almak, banyo yapmak veya düzenli beslenmek bile lüks haline geliyor. Devlet raporlarına göre tarım işçiliğine dahil edilen çocukların büyük bölümü 7 ile 16 yaş aralığında. Çoğu ise kayıt dışı olduğu için istatistiklere yansımıyor.

EĞİTİMSİZ KALAN BİR NESİL TEHLİKESİ

Mevsimlik tarım işçilerinin çocukları en çok eğitim hakkından mahrum kalıyor. Her yıl yüzlerce çocuk, okula başladığı gibi okulu bırakıyor. Bazıları aylarca devamsızlık yapıyor, bazıları hiç kayıt bile olamıyor. Öğretmenlerin ve uzmanların yıllardır dile getirdiği en büyük tehlike; eğitimden kopan bu çocukların ilerleyen yıllarda düşük gelirli işlerde kısır döngüye mahkûm olması.

Çocuk gelişimi uzmanları, tarım işçiliği yapan çocukların hem fiziksel hem ruhsal olarak ciddi risklerle karşı karşıya olduğunu vurguluyor. Yetersiz beslenme, iş kazaları, istismar, güvenliksiz çalışma ortamı ve ağır iş yükü; onları bir çocuk olmaktan çıkarıp yetişkin sorumluluklarıyla baş başa bırakıyor.

AİLELERİN MECBURİYETİ: YOKLUK VE GEÇİM SAVAŞI

Peki aileler neden çocuklarını tarlaya götürüyor? Çünkü mevsimlik tarım işçiliğinde her el çok değerli. Günlük 700–900 TL arasında değişen yevmiyeler ne yazık ki aileyi geçindirmeye yetmiyor. Ailede çalışan kişi sayısı arttıkça gelir ancak o zaman biraz artıyor. Bu nedenle çocuklar da çalışmak zorunda bırakılıyor. Çoğu aile, istemese de başka bir seçeneklerinin olmadığını ifade ediyor.

Göç yoluyla geçilen şehirlerde çocuklar; kimi zaman kamyon kasalarında, kimi zaman minibüslerde, kimi zaman ise güvenliksiz traktör römorklarında taşınıyor. Bu yolculuklarda birçok kaza yaşanıyor, yaralanmalar ve can kayıpları meydana geliyor. Fakat sistem değişmediği için acılar yeniden ve yeniden sahneleniyor.

TARLANIN KADERİNDEN ÇOCUKLARI ÇIKARMAK MÜMKÜN MÜ?

Uzmanlar bu soruya net bir yanıt veriyor: Evet, mümkün. Ancak kararlı ve planlı bir devlet politikası şart. Eğitim desteği, sosyal yardım programları, ailelere alternatif iş ve gelir kapıları sağlanmadıkça çocuklar tarlada çalışmaya devam edecek. Türkiye'nin yıllardır yüzleşmek zorunda kaldığı bu sorun, sadece sosyal yardımla değil, bütüncül bir kalkınma programı ile çözülebilir.

Sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve bazı belediyeler tarafından yürütülen sınırlı projeler umut verici olsa da geniş ölçekli bir reform gerektirdiği açık. Bu çocukların tarlada değil okulda olması, güneş altında değil sınıf içinde ter dökmesi gerekiyor.

ÇOCUK İŞÇİLİĞİNE DAİR 2024–2025 DEVLET VERİLERİ

Türkiye'de çocuk işçiliği, özellikle tarım sektöründe her yıl büyüyen bir toplumsal sorun olarak derinleşirken, TÜİK ve ilgili kurumların yayınladığı son veriler tabloyu bütün çarpıcılığıyla ortaya koydu.

2024 yılı TÜİK Çocuk Araştırması'na göre Türkiye'de 0-17 yaş arasındaki çocuk nüfusu 21 milyon 817 bin 061 kişi olarak hesaplandı. Bu sayı, ülke nüfusunun yüzde 25,5'ine denk geliyor. Aynı araştırmada 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 24,9 olarak açıklandı. Bu oran, yüzbinlerce çocuğun ekonomik sorumluluk altına girdiğini doğruluyor.

Resmî verilere göre 2024 yılında Türkiye'de kayıtlı 970 bin çocuk işçi bulunuyor. Buna ek olarak Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) programları kapsamında işletmelerde çalıştırılan 504 bin çocuk daha mevcut. Böylece toplam çalışan çocuk sayısı 1 milyon 474 bine ulaşıyor. Uzmanlar, kayıt dışı çalışan çocuklarla birlikte bu sayının 2 milyonun üzerine çıktığını belirtiyor.

Sektörel dağılımda ise en ağır tablo tarım alanında görülüyor. TÜİK verilerine göre çalışan çocukların yaklaşık yüzde 30'u tarım sektöründe yer alıyor. Bu oran, özellikle mevsimlik tarım göçüne katılan ailelerin çocuklarının çalışma yaşamına doğrudan sürüklendiğini kanıtlıyor.

2025 yılına girilirken saha gözlemleri ve kurum raporları ise durumun daha da ağırlaştığını gösteriyor. Sivil toplum kuruluşlarının verilerine göre her yıl yaklaşık 250 bin çocuk ailesiyle birlikte mevsimlik tarım göçüne dahil oluyor. Bu çocuklar eğitim döneminin 2 ila 6 ayını okuldan uzak geçiriyor. Eğitimden kopuş oranının her yıl arttığı belirtiliyor.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin açıkladığı verilere göre 2013 ile 2024 yılları arasında tarım sektöründe en az 402 çocuk iş cinayeti nedeniyle yaşamını yitirdi. Uzmanlar, tarlalarda yaşanan trafik kazaları, tarım makineleri kazaları, zehirlenmeler ve sıcak çarpması gibi nedenlerle çocukların ağır risk altında olduğunu vurguluyor.

Milli Eğitim Bakanlığı 2025 yılı Nisan ayında "Mevsimlik Tarım İşçisi ve Göçer Aile Çocuklarının Eğitime Erişim Modülü"nü devreye aldığını duyurdu. Ancak uzmanlar, yıllardır süren kronik sorunlar karşısında bunun tek başına yeterli olmayacağını; barınma, ulaşım, denetim ve sosyal desteklerin eş zamanlı olarak güçlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor.

2024 ve 2025 verileri bir araya getirildiğinde ortaya çıkan tablo, Türkiye'de çocuk işçiliğinin hâlâ çözülmemiş bir yapısal problem olduğunu gösteriyor. Tarım sektöründe çalışan çocukların sayısı azalmak bir yana, özellikle ekonomik koşulların ağırlaşmasıyla birlikte artış eğilimini sürdürüyor.

TARIMDA ÇOCUK İŞÇİ ÖLÜMLERİNİN ACI GERÇEĞİ

Türkiye'de çocuk işçiliğinin en karanlık yüzünü, her yıl tarlalarda, fabrikalarda ve sanayi bölgelerinde yaşanan çocuk ölümleri oluşturuyor. Mevsimlik tarım göçü sırasında traktör kasasında taşınan, biçerdöver altında kalan, güvenliksiz makinelere sıkışan, yangınlarda yaşamını yitiren yüzlerce çocuk, ağır çalışma koşullarının ve denetimsizlik zincirinin kurbanı oluyor. 14 yaşındaki bir kız çocuğunun ayçiçeği hasadı sırasında biçerdöver altında kalarak can vermesi, 16 ve 17 yaşındaki üç kuzenin bir sanayi tesisindeki yangında hayatını kaybetmesi, Şırnak'ta iki çocuğun göçük altında kalması, yıl içinde farklı şehirlerde servis kazalarıyla ölen çocuk işçiler… Bu tablo, çocukların hem çalıştırıldığını hem de ölüm riski altında olduğunu gösteren en çarpıcı örnekleri oluşturuyor.

Son yılların verileri, çocuk ölümlerinin istisna değil, sistematik bir yapının sonucu olduğunu ortaya koyuyor. Bir yılda 70'i aşkın çocuğun iş cinayetlerinin kurbanı olması, son yıllarda tarım ve sanayi alanlarında meydana gelen vakaların artması ve çoğunun kayıt dışı olması, gerçek tablonun bilinenin çok daha ağır olduğunu gösteriyor. Traktör kasasında taşınan çocukların devrilme sonucu yaşamını yitirdiği, tarla yolunda güvenliksiz römorklarda can veren çocukların sayısının arttığı, atölyelerde makine altında kalan ya da kimyasal ortamlarda zehirlenerek ölen çocukların her yıl yeni bir trajediye dönüştüğü belirtiliyor. Uzmanlar, bu ölümleri "kaza" değil, çocukları çalışma hayatına iten sistemin bir sonucu olarak değerlendiriyor. Çocukların işçi değil, çocuk olarak yaşaması gerektiği gerçeği bu ölümlerle yeniden ve acı bir şekilde hatırlatılıyor.

GELECEĞİMİZİN EMEĞİNE SAHİP ÇIKMAK

Tarım işçisi çocuklar, Türkiye'nin tarım üretiminin görünmeyen ama en ağır yükünü taşıyan kesimi. Bu çocukların maruz kaldığı kader aslında ülkenin geleceği için büyük bir alarm niteliğinde. Çocuk emeği ile dönen bir üretim çarkı sürdürülebilir değildir. Onların kaybolan çocukluğu, ülkenin kaybolan potansiyelidir.

Tarımda çocuk işçiliği artık bir "görüntü kirliliği" değil, vicdanları sızlatan bir toplumsal yara. Bu yarayı kapatmak için devletin, yerel yönetimlerin, sivil toplumun ve toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğu büyüktür. Tarlada büyüyen değil, okulda büyüyen çocuklar için ortak bir irade şarttır.

Muharrem Değirmen  ÖZEL HABER – 3. Göz HRA

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.