HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 07 ARALIK 2025, PAZAR

Orhangazi 2025-2026 Eğitim-Öğretimine Hazır mı(?)

03.09.2025 00:00
Yeni eğitim-öğretim yılı 1 Eylül itibarı ile başladı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü her zamanki gibi "Hazırlıklarımızı tamamladık, okullarımız hazır" açıklaması yapacak muhtemelen. Basına servis edilen fotoğraflara bakınca sanki her şey dört dörtlük denecek. Hiç bir yetkili açık yüreklilikle eksiklikleri anlatamayacak her zamanki gibi.

‎Ama gerçek öyle mi? Hayır!

‎Hazır olan sadece protokol konuşmaları. Eğitim sistemi ise darmadağın. Çocuklarımızı kalabalık sınıflara, öğretmensiz derslere, eksik binalara mahkûm eden sizsiniz.

‎Sayın İlçe Milli Eğitim Müdürü Erol Şanlıtürk.

‎Veliler soruyor:  Hâlâ bazı okullarda sınıflarda 35 kişilik sınıflar var. Bu mu sizin hazırlığınız?

‎Orhangazi'nin bazı okullarında laboratuvar yok, spor salonu yok, kütüphane yok. Bu eksiklikleri hangi yüzle "hazırız" diye anlatacaksını?

‎Kaç okul hâlâ ücretli öğretmenle ayakta duruyor?Kaç okulda hâlâ ücretli öğretmen bekleniyor?Okullara güvenlik ve temizlik işleri için elaman görevlendirilmesi tamamlandı mı? Neden açıklamıyorsunuz?

‎Bu yıl bakanlıkça özel okullarda kitap parası yasaklanması üzerine "Kitaplar ücretsiz" diyorsunuz ama kırtasiye listeleri, yardımcı kaynak dayatmaları, servis ve yemek ücretleri velilerin belini büküyor. Siz mi hazırlıksınız, yoksa velinin cüzdanı mı?

‎Orhangazi'de eğitim-öğretim yılı başlıyor, evet. Ama hazır olan sadece tören kürsüleri, süslü protokol konuşmaları ve basına servis edilen fotoğraflar. Eğitim ise yine hazırlıksız, yine eksik, yine velinin sırtına yüklenmiş durumda olacak.

‎Soruyorum:

‎Bu çocukların geleceğini çalan bu hazırlıksızlığın hesabını kim verecek?

‎Sayın ilçe Milli Eğitim Müdürü, şube müdürleri ve belediye yetkilileri… Hazırız diyorsanız, buyurun velilerin, öğrencilerin, öğretmenlerin karşısına çıkın. Bakalım gerçekten hazır mısınız?

‎Orhangazi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne çağrımdır:

‎Hazırız demeyi bırakın. Önce velinin, öğrencinin, öğretmenin karşısına çıkın ve sorunları dürüstçe kabul edin. Sonra çözüm üretin. Hazırlık böyle olur!



Okula Yeni Başlayan Minikler ve Velilerin davranış şekilleri.

‎Okul, bir çocuğun hayatındaki en kritik dönüm noktalarından biridir. Unutmayın; okul, sadece öğretmenlerin işi değildir. Çocuğunuzun başarısı ve uyumu sizin elinizdedir.

‎Düzenli uyku ve sağlıklı beslenme, basit gibi görünse de, pek çok aile tarafından ciddiye alınmaz. Çocuğun sabahları yorgun ve dikkatsiz olması, velinin ihmalkârlığının bir sonucudur. Çanta ve kıyafet hazırlığı da öyle; çocuğunuza sorumluluk vermek, onların özgüvenini besler.Bırakın sabah okula gelirken çocuğun çantasını siz değil çocuğunuz taşısın. Şimdiden hayatın zorluğunu ve ağırlığını hissetsin. Ama "ben hallederim ben taşırım" tavrı, onları bağımsızlıktan uzaklaştırır.

‎Okul sadece akademik başarı değil, sosyal becerilerin de sınandığı bir yerdir. Arkadaş ilişkilerine ve öğretmenle iletişime kayıtsız kalmak, çocuğunuzun adaptasyonunu tehlikeye atar. İlk günlerdeki kaygıyı küçümsemek, duygusal travmalara yol açabilir. Veliler, çocuklarının heyecan ve korkularını ciddiye almak zorundadır.

‎Evde öğrenme süreci de ihmale gelmez. Kısa tekrarlar, okuma alışkanlığı ve oyun temelli aktiviteler, çocuğun okulda öğrendiklerini pekiştirir. Ama bazı ebeveynler, televizyon ve telefonla vakit doldurmayı tercih ediyor ve hatta çocuğun eline şimdiden telefon verip oyunlarda vakit geçirmesini sağlıyor. Bu da öğrenme sevgisini baltalanmasına sebep oluyor.

‎Sonuç olarak, okula başlamak bir çocuğun hayatında sadece başlangıçtır. Eğer veliler görevini ciddiyetle üstlenmezse, bu yolculuk çocuk için zor ve başarısızlıkla dolu olabilir. Çocuğunuzun geleceği sizin dikkatinize bağlıdır. Artık "sonra görürüz" deme lüksünüz yok. Onların ilk adımlarında rehber olun; yoksa bedelini onlar değil, siz ödersiniz.

 
Yılmaz AYDEYER / MİHRALI BEY / diğer yazıları
•Öğretmenevi peşkeş iddialarına karşı susamazsınız! 27 00:00:00.11.2025
•MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü ANLAMAK 10 00:00:00.11.2025
•Futbolun Mezar Taşında Orhangazi Yazıyor! 05 00:00:00.11.2025
•Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?” 29 00:00:00.10.2025
•Orhangazi’nin Sınavı. ‎Eğitim mi, Ezber mi? 22 00:00:00.10.2025
•DÜŞÜNÜR KOLEJİ GERÇEĞİ. . . 14 00:00:00.10.2025
•KİM BU OKUL MÜDÜRÜ? 08 00:00:00.10.2025
•Uyuşturucu ile çürütülen nesil. . 02 00:00:00.10.2025
•Çocuklar Tarikatlara Teslim Edilmez, Edilmemeli! 25 00:00:00.09.2025
•Orhangazi’de “Kırtasiye Parası” Oyunu 17 00:00:00.09.2025
•‎O günün öğrencileri açtı, üşüyordu 10 00:00:00.09.2025
•Orhangazi 2025-2026 Eğitim-Öğretimine Hazır mı(?) 03 00:00:00.09.2025
•DEFTER YERİNE SİLAH TUTAN ELLER.. . 29 00:00:00.08.2025
•OKULLARDA EK DERS YOLSUZLUKLARI 20 00:00:00.08.2025
•İmam Hatipler Neden Boş? 12 00:00:00.08.2025
•Muharrem Değirmen ve ÇPL 05 00:00:00.08.2025
•3.Göz Gazetesinin Orhangazi Eğitimine katkısı 29 00:00:00.07.2025
• “Fen Lisesi açtık” demekle olmuyor ‎ 24 00:00:00.07.2025
•ORHANGAZİ’DE LGS FİYASKOSU ve Orhangazi’de Eğitim Kıyımı 15 00:00:00.07.2025
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.