HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 29 EKİM 2025, ÇARŞAMBA

ULUDAĞ ELEKTRİK 23 NİSAN COŞKUSUNU HATAY’A TAŞIDI

20.04.2023 11:39
ULUDAĞ ELEKTRİK 23 NİSAN COŞKUSUNU HATAY’A TAŞIDI
ULUDAĞ ELEKTRİK 23 NİSAN COŞKUSUNU HATAY’A TAŞIDI
Uludağ Elektrik, bu yıl aynı güne denk gelen 23 Nisan Ulusal Egemenlik, Çocuk Bayramı ve Ramazan Bayramı öncesi depremzede çocuklar için oluşturduğu hediye kitleriyle afet bölgesinde yer aldı. Çadır kentte yaşayan çocuklara bayramlık kıyafet, oyuncak, kırtasiye ve hijyen ürünleri gibi temel ihtiyaç malzemelerini ulaştıran şirket, çocukların yüzlerinde gülümseme oluşturmak amacıyla kukla gösterisi ve çeşitli etkinlikler de düzenledi.

Miniklerin yüzü gülsün diye hediyeler verildi, kukla gösterisi yapıldı

Uludağ Elektrik bu sefer de deprem bölgelerinde yaşayan miniklere enerji verdi. Şirket, hem bayramlık ve kırtasiye ürünlerini hem de ihtiyaç listesinde yer alan hijyen ürünlerinden oluşan kitleri afetten en çok etkilenen illerden Hatay'a ulaştırdı. Afet bölgesine bayram sürprizi yapan şirket yetkilileri ve basın temsilcileri, Hatay Samandağ Atatürk Anadolu Lisesi ve Namık Kemal İlkokulu'ndaki okul kampüsünde öğrencilerle buluşarak, hediyelerini verdiler. Evleri yıkıldığı veya ağır hasar gördüğü için Hatay Samandağ'da yer alan çadır kentte kalan öğrencilere kukla gösterisi de düzenleyen şirket, yüzleri güldürdü. Bursalı kadın gazetecilerin de katılım sağladığı projede, deprem bölgesindeki yaraların sarılması için destek verilmiş oldu.

Şirket olarak sosyal projelerinin bir kısmını deprem bölgesine kaydırarak, günlük rutinlere geri dönüşü kolaylaştırmayı amaçladıklarını belirten Uludağ Elektrik Genel Müdürü Ali Erman Aytac, "Ülkemiz ciddi bir afet yaşadı ve bu felaketten en çok etkilenenler ise çocuklar oldu. Şirket olarak her yıl çocuklar için çeşitli aktiviteler düzenliyoruz. Bu sefer afet bölgesindeki depremzede çocuklarımıza dönük bir çalışma yapmak, hayatlarına dokunmak için buradayız. Bu sene iki önemli bayramımız da aynı güne denk geldi. Biz de hem 23 Nisan hem de Ramazan Bayramı sebebiyle çocuklarımıza çeşitli hediyeler getirerek ve çeşitli etkinlikler düzenleyerek, eğlenceli vakit geçirmelerini hedefledik. Çocuklar için özel olarak hazırladığımız bayramlık hediyelerin, çocukların yüzünde bir nebze de olsa gülümseme oluşturmasını istedik. Çocuklarla bir araya gelmenin ve onların duygularına ortak olmanın mutluluğunu yaşadık. Bursa'dan kadın gazetecilerimizin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz bu etkinlikler sayesinde çocukların zorlu bir dönemden geçerken moral kazanmalarını da hedefledik. Bölgenin toparlanmasının çok kısa sürede olmayacağının farkındayız. Dolayısıyla biz de afetin yaralarını hep birlikte sarmak ve buradaki çocuklarımıza katkı sağlamak için kalıcı projelerimizle bölgeye desteğimizi devam ettireceğiz" dedi.

Şirket, geçtiğimiz ay 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle de Hatay Narlıca'daki çadır kentte yaşayan kadın ve kız çocukları için temel ihtiyaç malzemeleri ve şirketin kadın çalışanları tarafından tasarlanan el emeği ürünleri de bölgeye götürerek, destek olmuştu. Depremin gerçekleştiği ilk andan itibaren temel ihtiyaçların karşılanması için bölgeye ulaşan Uludağ Elektrik deprem dayanışmasının her yerde olması gerektiği yaklaşımıyla, bu bölgeden ayrılmak zorunda kalan vatandaşların karşılaşacağı zorlukları hizmet alanında kolaylaştırmayı da amaç ediniyor. Şirket, deprem bölgesinden hizmet alanı içerisinde yer alan Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova'da ikamet etmek durumunda kalan vatandaşlara abonelikleri esnasında temel ihtiyaç malzemelerinden oluşan bir kit sunarak, kendilerini evlerinde hissetmeleri için yeni ikametlerine geçişte de destek sağlayarak, bütünleşik adımlarla süreci yönetiyor. Haber-Muharrem DEĞİRMEN / 3. GÖZ HRA

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.