HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 29 EKİM 2025, ÇARŞAMBA

2. Bölge muhtarlarıyla büyük buluşma

30.05.2023 00:51
2. Bölge muhtarlarıyla büyük buluşma
2. Bölge muhtarlarıyla büyük buluşma
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından mahallelerde yaşanan sıkıntıları birinci ağızdan dinlemek ve anında pratik çözümler üretmek amacıyla belirli aralıklarla düzenlenen 'Muhtarlar Buluşması' programları, bu kez Gemlik, Gürsu, Harmancık, İnegöl, İznik, Keles, Kestel, Mudanya, Orhangazi, Yenişehir ve Yıldırım ilçe muhtarlarının katılımıyla yapıldı.

Atatürk Kongre Kültür Merkezi'ndeki toplantıya Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş'ın yanı sıra Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, belediye başkanları, Marmara Muhtarlar Derneği Federasyon Başkanı Ferruh Sevimgil, Bursa Muhtarlar Dayanışma Derneği Başkanı İdris Aydın ile 10 ilçedeki mahalle muhtarları katıldı.

İHTİYAÇLARI KARŞILAMAK, ÖNCELİĞİMİZ

Muhtarların, demokrasinin uç beyleri olduğunu söyleyen Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, muhtarlık vazifesinin bereketli ve güzel bir iş olmanın yanında zorluklar da barındırdığını belirtti. Bütçesi, makine-ekipmanı ve personeli olmamasına karşın rica makamı olarak bölgesine hizmet ettiklerini ifade eden Başkan Aktaş, Bursa'da muhtarların birlik ve beraberlik içerisinde mahallesine hizmet etme heyecanıyla çalıştığını dile getirdi. "Bu manada muhtarlarımız bizim elimiz, ayağımız ve gözümüzdür" diyen Başkan Aktaş, "Tüm muhtarlarımız bizim için kıymetlidir. Bursa ovasıyla, dağıyla, sahiliyle bir bütündür. Her ilçemizin ayrı ayrı özellikleri var. Ayrı bir kıymeti var. Bursa her geçen gün büyüyen ve gelişen bir şehir. Hızlı büyümenin getirdiği zorluklardan muhtarlarımız da nasibini alıyor. İnsanlarımızın standartları da giderek gelişiyor. Beklentiler de artıyor. Bu manada bizlere destek veren tüm muhtarlarımıza teşekkür ediyorum. Bizim için Yenişehir'in Mudanya'dan, Karacabey'in Keles'ten, Gemlik'in İnegöl'den, Yıldırım'ın Osmangazi'den hiçbir farkı yok. Hepsi değerli ve kıymetli. Her bir ilçenin ihtiyacını karşılamak bizim öncelikli konumuzdur" dedi.

AYAĞIMIZI GAZDAN ÇEKMEDİK

Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak belirli dönemlerde muhtarlarla bir araya geldiklerini ve toplantılar neticesinde küçük veya büyük demeden çalışmalar yaptıklarını anlatan Başkan Aktaş, eksik ve aksaklıklar olmasına rağmen Bursa'yı ilgilendiren her konuya hakim olduklarını söyledi. İhtiyaç duyulan tüm çalışmaları yapmak noktasında gayretli olduklarını belirten Başkan Aktaş, "Hizmetlerin ve yatırımların durdurulduğu bir ortam içerisinde ülke ve şehir olarak tabiri caizse gazdan ayağımızı hiç çekmedik. Deprem bölgesinde Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerimizle alakalı çok güzel yorumlar alıyoruz. Sadece Bursa'da değil Hatay'da, Kahramanmaraş'ta, Adıyaman'da çalışmalarımız konuşuluyor. Allah'a hamdolsun, makine ekipmanımız, gücümüz, heyecanımız var. Şehrimize ve ülkemize değer katmak gibi bir derdimiz var. Her şeyin dört dörtlük olduğunu iddia etmiyorum. Ama gayet güzel bir ivme yakaladık. Yaptığımız bu toplantılarla da yeni sürecin yol haritasını oluşturmak istiyoruz" diye konuştu.

Bursa'da dokunmadıkları ve temas etmedikleri yerin olmadığını ifade eden Başkan Aktaş, altyapı, yol, hizmet binası, sosyal tesis, cami, okul ve diğer alanlarla alakalı her konuda çalışmaların yapıldığını hatırlattı. Başkan Aktaş, "İnşallah önümüzdeki süreçte bizler arı gibi, karınca gibi çalışarak tüm imkanlarımızı bu yönde seferber edeceğiz. Cumhur İttifakı olarak bizler bir amaca inanmış topluluğuz. Bizlerin Ay Yıldızlı bayrağı daha yukarıları çıkarmak gibi derdimiz var" dedi.

MİLLETİ TEMSİLİN TEMEL TAŞI

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da milleti temsilin en temel taşının muhtarlık kurumu olduğunun altını çizerek, "Muhtarlık kurumunun ne kadar önemli olduğunu Sayın Cumhurbaşkanımız altını çizerek ortaya koydu. Muhtarlık kurumunun itibarını tekrar kamuoyunun gündemine getiren de yine Sayın Cumhurbaşkanımız oldu. Seçim sürecinde birçok ilçemizde muhtarlarımızla bir araya geldik. Ama özellikle İkinci bölge muhtarlarımızla böyle bir istişare yaparak, bire bir iletişim kurup, önümüzdeki dönemde neler yapacağımızı konuşmak ve iletişimi bundan sonra nasıl sürdüreceğimizin sinyallerini vermek üzere bu toplantıyı düzenledik. İnşallah bundan sonra da tek tek ziyaret ederek, mahalle mahalle bu toplantıları yaparak bu süreci devam ettireceğiz" dedi.

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.