HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 29 EKİM 2025, ÇARŞAMBA

DASK’tan yeni uygulama

Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK), Kahramanmaraş merkezli depremlerde hafif hasar gören konutların ödemelerini 72 saat içinde yapmayı amaçlayan uygulama başlattı.

13.03.2023 11:56
DASK’tan yeni uygulama
DASK’tan yeni uygulama

DASK'tan yapılan açıklamada, yeni uygulama sayesinde, e-Devlet üzerinden kolayca alınabilen belgeleri kurumun internet sitesi ya da e-Devlet üzerinden yükleyen sigortalıların sadece 72 saatte tazminat ödemelerine kavuşabileceği bildirildi.



Açıklamada görüşlerine yer verilen Doğal Afet Sigortaları Kurumu Teknik İşleticisi Türk Reasürans Genel Müdürü Selva Eren, yaşanan depremler sonrası ilk günden beri hızla çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek, Türk Reasürans olarak, DASK'ın teknik işleticiliğini devraldıkları günden beri kurumu daha ileriye taşıyacak çalışmalar yürüttüklerini ve yürütmeye devam edeceklerini belirtti.



DASK'a duyulan güvenin en temel unsurlarından birinin, sigortalılara tazminat ödemelerinin hızla sağlanması olduğunu vurgulayan Eren, "Bu sebeple bugüne kadar çalışmalarımızı her zaman ülkemizde meydana gelebilecek büyük bir depremi göz önüne alarak yaptık. Bu sayede yaşadığımız Kahramanmaraş depremleri sonrasında süreçlerimizi kesintisiz yönettik ve hasar ödemelerimizi hızla gerçekleştirdik." ifadelerini kullandı.



"HAFİF HASARLI KONUTLARIN TAZMİNAT ÖDEMESİNİ 72 SAATTE GERÇEKLEŞTİRİYORUZ"



Selva Eren, geçen hafta ağır ve orta hasarlı konutlar için "avans ödemesi" başlattıklarını anımsatarak, bugün itibarıyla da hafif hasarlı yapılar için çalışma başlattıklarını bildirdi.



Eren, "Bugün itibarıyla tarafımıza gelen 362 bin 646 hasar ihbarının yüzde 80'ini oluşturan hafif hasarlı konutlar için yeni bir süreç başlatıyoruz. Konutunun az hasarlı olduğunu gösteren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı raporunu, kimlik belgesini ve güncel tapu belgesini bizlere web sitemiz ve e-Devlet üzerinden ileten sigortalılarımızın, tazminat ödemelerini 72 saatte gerçekleştireceğiz." ifadelerini kullandı.



"DEPREM SONRASI GÜNLÜK POLİÇE ÜRETİMİ YÜZDE 55 ARTTI"



Yaşanan her acı tecrübe sonrası sigortalılık oranlarında artış yaşandığına dikkati çeken Eren, tüm vatandaşların Zorunlu Deprem Sigortası güvencesine sahip olması gerektiğini vurguladı.



Deprem sonrası günlük poliçe üretiminin yüzde 55 arttığını bildiren Eren, şunları kaydetti:



"Bir yandan da bu artış, bize olan güveni gösteriyor ve bu güvenden güç alıyoruz. Bu vesileyle tüm vatandaşlarımıza Zorunlu Deprem Sigortası ile konutlarını güvence altına almalarını, süresi dolan poliçelerini yenilemelerini ve eski tarifeden yapılmış poliçeleri zeyilname yaparak teminatlarını güncellemelerini hatırlatmak isterim. Ayrıca, poliçe yaptırırken eksik sigorta mağduriyeti yaşanmaması adına konuta ilişkin metrekare bilgilerinin doğru beyan edilmesi oldukça önemli bir konudur."


Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.