HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 29 EKİM 2025, ÇARŞAMBA

Asgari ücret fark yedi

BİSAM verilerine göre martta açlık sınırı 9 bin 752 TL, yoksulluk sınırı ise 33 bin 754 TL oldu. Bir ayda açlık sınırında 518 TL artış olurken, yoksulluk sınırında ise aylık artış bin 825 TL'yi buldu. Açlık sınırının asgari ücrete bin 246 TL fark attığını gösteren verilere göre yoksulluk sınırı ise 4 asgari ücret erişmiş durumda
15.04.2023 12:42
Asgari ücret fark yedi
Asgari ücret fark yedi
Türkiye'de geçim sıkıntısının ne kadar büyük olduğu, bağımsız kuruluşların gerçekleştirdiği araştırmalara da yansıyor. Milyonlarca çalışanın tek gelir kaynağı olan asgari ücretin 8 bin 506 TL olduğu ülkemizde açlık sınırı asgari ücrete fark atmış durumda. Birleşik Metal-İş Araştırma Merkezi (BİSAM), mart ayına ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı verilerini açıkladı. Verilere göre, do¨rt kis¸ilik bir ailenin sagˆlıklı ve dengeli beslenmesi ic¸in aylık yapması gereken harcama tutarını ifade eden açlık sınırı, şubatta 9 bin 234 TL iken martta 9 bin 752 TL'ye yükseldi. BİSAM verilerine göre ülkemizde sağlıklı ve dengeli beslenmenin maliyeti günlük 325 TL'yi buluyor. Veriler açlık sınırının asgari ücretin bin 246 TL üzerinde olduğunu gösteriyor. Bu durum ülkemizde geçim sıkıntısının boyutlarının ne denli yüksek olduğunu gözler önüne seriyor.

Yoksulluk sınırı 4 asgari ücret kadar


BİSAM, mart ayına ilişkin yoksulluk sınırı verilerini de paylaştı. Buna göre 4 kişilik bir ailenin kira, fatura, ulaşım, eğitim, sağlık ve giyim gibi aylık tüm harcamalarını kapsayan yoksulluk sınırı şubatta 31 bin 939 TL iken martta 33 bin 754 TL'ye ulaştı. Bu hesaba göre ülkemizde yoksulluk sınırı asgri ücretin 4 katına ulaşmış durumda. Verilere göre, yetişkin bir erkeğin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 2 bin 385 TL olarak hesaplandı. Bu değer, yetişkin bir kadın için 2 bin 276 TL olurken, 15-18 yaş bir genç için 2 bin 471, 4-6 yaş arası bir çocuk için 1.651 lira oldu. Sağlıklı bir biçimde beslenmenin toplam aile bütçesine maliyeti ise 8 bin 782 lira olarak tespit edildi.

En çok harcama süt ürünlerine


Günlük 325.1 liralık harcama içinde en maliyetli tüketim kalemi 32 lira ile 10-18 yaş arası bir gencin tüketmesi gereken süt ve süt ürünleri miktarı oldu. Günlük harcamalarda Mart 2023'de en yüksek maliyet grubunu 114.60 liralık harcama gereksinimi ile süt ve süt ürünleri grubu oluşturdu. Bunu, 61.6 TL ile et, tavuk ve balık grubu izlerken; sebze ve meyve için yapılması gereken günlük harcama tutarı ise martta 61.2 liraya ulaştı. Ekmek için yapılması gereken harcama tutarı günlük 23.4 lira iken, katı yağ ve sıvı yağ ise 19.44 liralık masraf yapılması gereken ürün grupları olarak öne çıktı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.