HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 29 EKİM 2025, ÇARŞAMBA

Müjde. Hepimiz açız ve yoksuluz. Açlık sınırı ve yoksulluk sınırı asgari ücreti kat kat katladı

Enflasyon asgari ücreti yedi bitirdi. TÜRK-İŞ açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı. Mart ayında 4 kişilik ailenin açlık sınırı 9 bin 591 lira, yoksulluk sınırı ise 31 bin 241 lira olarak hesaplandı.

29.03.2023 14:27
Müjde. Hepimiz açız ve yoksuluz. Açlık sınırı ve yoksulluk sınırı asgari ücreti kat kat katladı
Müjde. Hepimiz açız ve yoksuluz. Açlık sınırı ve yoksulluk sınırı asgari ücreti kat kat katladı

TÜRK-İŞ'in, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay yaptığı "Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması"nın mart 2023 sonuçları açıklandı.

 

Araştırmaya göre, bu ay 4 kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden "açlık sınırı" 9 bin 591 lira oldu.

 

Gıda ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarına denk gelen "yoksulluk sınırı" ise 31 bin 241 lira olarak hesaplandı. Bekar bir çalışanın "yaşama maliyeti" aylık 12 bin 469 lira olarak belirlendi.

 

Ankara'da yaşayan 4 kişilik ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarı, bir önceki aya göre yüzde 1,76 artarken, son 12 ay itibarıyla artış oranı yüzde 94,62 oldu.

 

DANA ETİNİN FİYATI İLK KEZ 250 LİRAYI AŞTI

 

Araştırmaya göre, martta peynir ve yoğurt fiyatları gerilerken, süt fiyatı artarak ilk kez litresi 25 lirayı aştı.

 

Dana eti yüzde 13, kuzu eti yüzde 18, tavuk yüzde 4, yumurta yüzde 16, balık yüzde 8 zamlandı. Dana eti ilk kez ortalama 250 liranın üzerine çıktı.

 

Baklagillerden fasulyenin fiyatı yüzde 10 gerilerken, yeşil ve kırmızı mercimek fiyatları yüzde 4 yükseldi. Nohudun fiyatı sınırlı düzeyde arttı, yağlı tohumlarda fiyat değişmedi.

 

Ankara'da 300 gramlık ramazan pidesi 9 liradan satılıyor. Pirinç, makarna, un, irmik fiyatlarında bir önceki aya göre sınırlı düzeyde artış yaşanırken bulgurun fiyatı hafif düzeyde geriledi.

 

Semt pazarlarında yeşil soğan, kıvırcık gibi salata yeşilliklerinin ve pırasa, lahana gibi yeşil yapraklı sebzelerin fiyatları geriledi.

 

NARECİYE FİYATLARI DÜŞTÜ

 

Patatesin kilogramı 12,5 liradan satılmaya devam etti. Kabak, sivribiber, domates, salatalık fiyatları düştü, balkabağı zamlandı.

 

Kış meyvelerinden portakal, mandalina ve greyfurtun fiyatları geriledi, ayva ve nar fiyatları arttı.

 

Ayçiçek yağı ve tereyağı sınırlı düzeyde zamlandı, margarin ve zeytinyağının fiyatları az da olsa düştü.

 

Ihlamur yüzde 13, yeşil zeytin yüzde 7, pekmez yüzde 9 zamlandı.Reçel, salça, siyah zeytin fiyatları sınırlı düzeyde yükseldi. Bal, çay, şeker ve baharat fiyatları sabi

Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.