HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 29 EKİM 2025, ÇARŞAMBA

Ceplerde yangın var! Dolaylı zamma doğrudan tepki!

03.08.2023 10:25
Ceplerde yangın var!  Dolaylı zamma doğrudan tepki!
Ceplerde yangın var!  Dolaylı zamma doğrudan tepki!
Vatandaşların zam şikâyeti arttıkça arttı. KDV ile zam yağmuru şiddetlenirken, ek bütçe 'yangın sürecek' mesajı verdi. Bu duruma da toplumun hemen her kesiminden tepkiler yükseldi. Yani vatandaşın isyanı; dolaylı zamma doğrudan tepki dedirtti.

Seçimlerden hemen sonra KDV oranlarındaki artışa dair karar 10 Temmuz'da yürürlüğe girdi. Buna göre, yüzde 8 olan KDV oranları yüzde 10'a, yüzde 18 olan KDV oranları yüzde 20'ye yükseltildi. Bunun üzerinde A'dan Z'ye her şeye zam geldi ve bu duruma hemen her kesim isyan etti. Bizler de farklı sektördeki bireylerin bu durumundan serzenişini haberimize taşıdık. İşte vatandaşın zam sarmalına dair görüşleri…

 "ŞOFÖRLER OLARAK BİR DE MTV' Yİ Mİ DÜŞÜNECEĞİZ?"

Örneğin Minibüs şoförü esnafı; "Rusya-Ukrayna savaşı var ama biz neden bu kadar etkileniyoruz. Zaten esnaf zamma daha çok zam yapıyor, şoförler olarak gün boyunca nerdeyse direksiyon sallıyoruz vatandaşa sürekli güler yüzlü davranmaya çalışıyoruz bir de MTV vergisini mi düşüneceğiz?" dedi.

 "MÜŞTERİLERİMİZ DÜŞTÜ"

Başka bir ilçe Esnaf da; "Müşterilerimize hizmet veren bir köftecimiz var. Müşteri sayımız çoğu kaleme zam geldikten sonra düştü. Tuz, şeker çoğu ürüne zam geldi. Tavuk, et, kıyma zamlandı. Porsiyonlarımız hâlâ aynı. Gelen müşterilerimiz kalkarken karınları aç, cepleri boş veda ediyorlar" dedi.

 "BENZİN KUYUSU MU TIKANDI? DOĞALGAZ BORUSU MU PATLADI?"

Bir öğrenci de düşüncelerini; "Ben öğrenciyim özel lisede okuyorum. Eğitimim için ailem varını yoğunu harcamaya hazır ama bu kadarı da çok fazla oldu. Her şeye zam geldi. Doğalgaza da yüzde 224 zam geldi, benzin her gün zamlanıyor ne oluyor? Benzin kuyusu mu tıkandı? Doğalgaz borusu mu patladı?" dedi.

 "İŞLERİM YÜZDE SEKSEN DÜŞTÜ, ÇAYA ZAM, ŞEKERE ZAM, KAHVEYE ZAM, SODAYA ZAM…"

Esnaflarla yaptığımız görüşmelerde geneli ise; "Gelen zamlardan sonra en uygun toptancıyı bulmak için daha çok çalışıyorum. Benim işim esnaflık mı? Yoksa zamlardan sonra uygun fiyatlı toptancı bulmak mı? İşlerim yüzde seksen düştü. Çaya zam, şekere zam kahveye zam, sodaya zam biri gelip hesap ödemeye kalksa 4 kişiyse kırk elli TL. Bu hesabı ödememek için kimse gelmiyor" ifadelerini kullandı.

 "HADİ ÇOK ŞÜKÜR BENİM DURUMUM GEÇİNMEM İÇİN YETERLİ, TEK MAAŞLA GEÇİNMEK ZORUNDA OLANLAR NE YAPSIN?"

En büyük sıkıntıyı çeken anneler ise; "3 tane çocuğum var eşimin ve benim asgari ücret almamız, evimize çift maaş girmesi bile bu ekonomide yetersiz geliyor. Çocukların okul masrafları, evin giderleri, 5 bin TL kira ödüyoruz her ay. Doğalgaz kışın en az 2 bin 500 gelir. Bir tane ufak bakımsız bir otomobilimiz var 2 'ye katlanan vergiyle yıllık 3 bin TL oldu. Benzine zam geldi. Hadi çok şükür benim durumum geçinmem için yeterli, tek maaşla geçinmek zorunda olanlar ne yapsın?" dedi.

 "İYİ DENİLEN EKONOMİ SAHİDEN O KADAR KÖTÜ MÜ?"

Çalışan olan şoförlük yapan vatandaş; "Ben özel bir fizik tedavi merkezinde şoförüm. Kullandığım aracın MTV 'si 3 bin küsurdu. Şimdi olmuş 6 bin küsür. Arkadaş vergiye zam nedir? İyi denilen ekonomi sahiden bu kadar kötü mü? Benzin, doğalgaza diğer kalemlere gelen zammı hiç söylemek istemiyorum" dedi.

 "ZATEN VATANDAŞIN CEBİ YANGIN YERİ"

Bir diğer anne ise "Hayat da pahalı, herkes bir değil ama dükkânının kirasını bahane edip zam üstüne zam yapan esnafları da görüyorum. Bir ürün yüzde otuz birden zamlandı ya adam ondan elde edeceği kâr payını da zam oranında artırıyor. Zaten vatandaşın cebi yangın yeri" diyerek açıklamasını tamamladı. Muharrem Değirmen / Özel Haber – 3 Göz HRA

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.