HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 30 EKİM 2025, PERŞEMBE

Cargill, üçüncü kez ‘Düşük Karbon Kahramanı’ seçildi

25.05.2023 10:19
Cargill, üçüncü kez ‘Düşük Karbon Kahramanı’ seçildi
Cargill, üçüncü kez ‘Düşük Karbon Kahramanı’ seçildi
Cargill'in Balıkesir'deki fabrikasında hayata geçirdiği "Karbonsuz Buhar" projesi, 8. İstanbul Karbon Zirvesi'nde "Düşük Karbon Kahramanı" ödülüne layık görüldü. Proje kapsamında kurduğu yüksek verimli ve çevre dostu deodorize tesisi ile karbon salımını yüzde 80'e varan oranda azaltan Cargill, yıllık 2.5 milyon metreküp doğalgaz tasarrufu sağlayarak Türkiye'ye 11 binin üzerinde ağaç kazandırdı

Dünyanın güvenli, sorumlu ve sürdürülebilir beslenmesi için çalışan Cargill, gezegene bıraktığı karbon ayak izini azaltmaya devam ediyor. Cargill, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) tarafından düzenlenen 8. İstanbul Karbon Zirvesi'nde Balıkesir'deki Turyağ Yağ Üretim Tesisi'nde hayata geçirdiği "Karbonsuz Buhar" projesiyle ödüle layık görüldü.





İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde "İklim Dirençli Sanayi ve Güçlü Türkiye" başlığında düzenlenen zirve, üst düzey hükümet yetkilileri, akademi temsilcileri ve özel sektör katılımcılarını bir araya getirdi. Şirketlerin karbon yönetimine katkılarının ödüllendirildiği zirvede Cargill de üçüncü kez 'Düşük Karbon Kahramanı' oldu. Cargill, 'Ayak İzini Sil' projesi ile 2018 yılında, bitkisel trafo yağı FR3® ile de 2021 yılında aynı ödüle layık görülmüştü. 

"Karbonsuz Buhar" projesi kapsamında, Cargill Balıkesir'deki fabrikasında mevcutta bulunan iki adet 150 ton/gün kapasiteli deodorize yerine bir adet 350 ton/gün yüksek verimli deodorize tesisi kurdu. Üretim kapasitesini artırmanın yanı sıra buhar ve doğalgaz tüketimini azaltmayı amaçlayan proje ile yıllık 2.5 milyon metreküp doğalgaz tasarrufu sağlandı, karbon salımı yüzde 80'e varan oranda azalarak 4 bin 820 tona düşürüldü. Doğalgaz tasarrufu ile Türkiye'ye 11 bin 727 adet ağaç kazandırıldı.

Cargill Gıda Orta Doğu, Türkiye ve Afrika Fabrika Operasyonlar Direktörü Cem Bilge, projeye ilişkin şunları söyledi: "Mevcut deodorizelerde kullanılan vakum sistemi kule suyu ile çalışıyor. Ayrıca eski deodorizelerde ısı geri kazanım verimi düşük. Projemiz kapsamındaki yeni deodorize ile vakum sisteminde soğuk su kullanarak daha az buhar tüketimi ile vakum tutmayı sağladık. Isı geri kazanım sistemini yüksek verimde tasarlayarak ekstra buhar tasarrufu ve doğalgaz tasarrufu elde ettik. Yıllık 2.5 milyon doğalgaz tasarrufu sağlayarak karbon emisyonunu yıllık 4 bin 820 ton düşürdük hem de ülkemize 11 binin üzerinde ağaç kazandırdık. Cargill olarak global sürdürülebilirlik taahhütlerimizden biri de 2030 yılına kadar tedarik zincirimizden kaynaklı emisyonları yüzde 30 azaltmak. 'Karbonsuz Buhar' projemiz de bu taahhüde katkı sağlıyor. Bu yoldaki çabalarımızı takdir eden böyle bir ödüle layık görülmüş olmaktan çok mutluyuz."

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.