HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 30 EKİM 2025, PERŞEMBE

Çaya dev zam. Uçan Türkiye'nin değil uçan zamların ülkesinden günaydın

İğneden ipliğe zam devam ediyor. Çayda yüzde 100'ü bulması beklenen zamlı tarifenin ilk dilimi onaylandı. Market çalışanları etiket mesaisine kalacak.

24.05.2023 10:30
Çaya dev zam. Uçan Türkiye'nin değil uçan zamların ülkesinden günaydın
Çaya dev zam. Uçan Türkiye'nin değil uçan zamların ülkesinden günaydın

Kronos'un haberine göre, motorin, benzin, kırmızı et ve tavuk eti derken, çaya da zam geldi. Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAYKUR) kuru çay fiyatlarına yüzde 20 ile yüzde 25 arasında değişen oranlarda zam yaptı.



Bugünden (24 Mayıs Çarşamba günü) itibaren geçerli olacak zamlı tarife üzerine zincir marketler, bakkallar ve büfeler etiket fiyatlarını değiştiriyor.



Çaykur Filiz'in kilosunun fiyatı 75 Türk Lirası'ndan (TL) 98,75 TL'ye yükseldi. Rize Turist Çayı ise, 89,90 TL'den satılacak.



ÇAYKUR haricindeki özel çay firmalarının da fiyatları artırdığı kaydedildi.



RAFLARDAN İNDİRİLDİ



Kronos yazarı Turhan Bozkurt çayda "Cumhurbaşkanı Seçimi 2'nci tura kalınca yüzde 100'lük zamdan vazgeçildi. Üç dilime bölünen zammın ilk dilimi onayladı. Zamların devamı gelecek" ifadelerini kullandı.



Bozkurt; Birleşik Mağazalar Anonim Şirketi (BİM), BİM'in alt markası File başta olmak üzere zincir marketlerde Rize Turist Çayı raflardan kaldırıldığını kaydetti.



Çay Sanayicileri ve İşadamları Derneği (ÇAYSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Yılmaz Kar çaya rekor tutarlı zam geleceğini 10 Mayıs'ta ifşa etmişti.



Kar, "ÇAYKUR'un maliyeti 90 TL'nin üzerinde olur, 100 TL'ye yaklaşır. Dolayısıyla yüzde 100'e yakın bir artış bekliyorum" demişti.



zammm.jpg


Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.