HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 08 EYLÜL 2024, PAZAR

Üretemeyen üretici tüketemeyen tüketici

16.08.2023 10:17
Üretemeyen üretici tüketemeyen tüketici
Üretemeyen üretici tüketemeyen tüketici
Ülkemizde ekonomik gidişattaki yanlışı görebilmek için, "üretenlerin kazanamamasına, vatandaşların ihtiyaçlarını karşılayamamasına" bakmak yeterlidir.

Örneğin tarım ve gıda sektörü… Ülkemizin tarım ve hayvancılık potansiyeli çok yüksek, arazilerimiz her çeşit ürün için verimli, iklim şartlarımız dünyanın birçok ülkesine göre çok çok iyi… Bu kadar olumlu bir ortama rağmen, ülkemizde tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar perişan vaziyette, borç batağında, yaşadıkları sorunlara karşı çaresiz durumda, kendilerini yalnız hissediyorlar, bu sektörde kendileri ve nesilleri için bir gelecek görmüyorlar, geçinemiyorlar, temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar, ilk fırsatta üretimden vazgeçip, tarlalarını satıp, başka kazanç kapılarının peşine düşme niyetindeler…

Tarım üreticisi, üretim yapmak istediğinde yüksek faizle borçlanarak finansını temin edebiliyor, eğer icralık olduysa bunu da yapamıyor, tarımda tüm temel girdiler ithalata dayalı, dolayısıyla dolara endeksli. Buna bağlı olarak girdi maliyetleri sürekli artmaya devam ediyor. Üretici, maruz kaldığı bu maliyet artışlarını ürünlerine yansıtamıyor.

Hükümetin açıkladığı taban fiyatlar gerçekte "tavan fiyat" oluyor. Tarım köylüsü buğdayını, mısırını, fındığını bu fiyatlardan satabilirse şanslı, yoksa tüccarın insafına kalıyor ve çok düşük fiyatlara zarar ederek ürünlerini satma durumunda kalıyor.

Tarım ürünlerine uygulanan tavan fiyat uygulaması, maalesef tarım girdilerine uygulanmıyor. Onlar yolgeçen hanı gibi. Dolar arttıkça, küresel şartlarda olumsuzluklar yaşandıkça, tarımda temel girdiler olan tohum, gübre, mazot, ilaç her şey zamlanmaya devam ediyor.

Sadece mazottaki zam oranı seçimlerden bu yana, yaklaşık 3 ayda yüzde 106,2'yi buldu. Tarım köylüsü bu maliyetlerle nasıl baş edebilsin?

Üretenin hali buyken, tüketenin hali de perişan vaziyette. Türk-İş'in verilerine göre, açlık sınırının 11 bin 658 liraya, yoksulluk sınırının ise 37 bin 974 liraya yükseldiği ülkemizde, TÜİK'in atıl işgücü verilerine göre 9 milyon 234 bin kişi işsiz sıfır gelire sahip; 7 milyon ailenin aylık geliri 11 bin 402 lira olan asgari ücret seviyesinde; milyonlarca emekli 7 bin 500 lira emekli maaşına talim ediyor; yine milyonlarca memur 22 bin lira yoksulluk sınırının yarısı kadar bir maaşla geçinmeye çalışıyor.

Üreten emeğinin, alın terinin karşılığını alamıyor, tüketen ise bu ülkenin bir vatandaşı olarak milli gelirden alması gereken payını alamıyor. İşte bu yanlış politikaların sonucu olarak, bu kadar verimli arazilere ve üretim potansiyeline rağmen, üretemeyen üretici, tüketemeyen tüketici tablosu ortaya çıkıyor.

Güncel bir örnekle konuyu detaylandıralım.

TÜİK'in haziran ayı verilerine göre, yıllık bazda tavuk eti üretimi yüzde 19,7, kesilen tavuk sayısı yüzde 22,3, hindi eti üretimi yüzde 30,2, içme sütü üretimi yüzde 11,2, yoğurt üretimi yüzde 5,3 oranında azaldı. Tereyağı üretimi de ocak-haziran döneminde yüzde 15,2 azaldı. Ülkemizde nüfus artıyor, sığınmacılar da gelmeye devam ediyor ama en temel gıda maddelerinden olan tavuk eti, içme sütü, tereyağı üretimi azalıyor; bunu neyle izah ediyorsunuz?

Bakın, peynir satan bir pazarcı esnafı yaşanan durumu güzel özetlemiş:

"Peynir satıyorum aşağı yukarı 25 yıldır bu işi yapıyorum. Peynir fiyatları şu anda süte gelen zamlar var ondan dolayı fiyatlarıma çok fazla yansımadı. Mesela 90 liraya verdiğimiz peynir 100 lira oldu, kuzu peyniri 120 liraydı 130 oldu. Yumurta 60 liraydı 70 lira oldu. Bir zam geldi ama ufak bir zam. Müşterinin de alım gücü düştü. İnsanlar bir kilo alıyorsa şimdi yarım kiloya düştü, 2 kilo alıyorsa 1 kiloya düştü ama alım gücü azaldı."

Gördüğünüz gibi, üretici maliyetlerini fiyatlarına yansıtamıyor, vatandaşlar ise artan fiyatlar ve alım güçlerinin düşmesi sebebiyle daha az alıyorlar. Bu da üretim azalmasına neden oluyor.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "Bitkisel ve hayvansal üretimdeki maliyet sorununu çözmeden ve üretimi artırmadan gıda ürünlerindeki enflasyonu çözmek mümkün değildir. Bu sorun çözülmediği takdirde üreticilerimiz az kazandığı için üretimden vazgeçecek, tüketicilerimiz ise daha pahalıya ürün tüketecektir" ifadelerini kullanıyor.

Yazımızı Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın şu tespitleriyle bitirelim: "Türkiye'de insanımız hayatını idame ettiremediği bir noktada. Dolayısıyla, 'Ben nerede hayatımı idame ettiririm, nerede yaşamımı devam ettirebilirim oraya gideyim' diye plan yapmaya başlıyor. Yani bizim insanımız ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor. Boşalan yerleri de yabancılara toprak satışları şeklinde elimizden çıkarıyorlar. Bunun bir benzerini bundan yaklaşık 70- 80 yıl önce Filistin yaşadı. Topraklarını İsraillilere sattılar. Kendi vatanını para karşılığı devredenler şu anda yaşayacak vatan bulamaz hale geldi." Evet, toprak tutar insanı; insanı topraktan koparır, toprağı küstürürsen, o toprak senin için vatan toprağı olmaktan çıkar ve seni tutacak bir toprak, bir vatan bir daha bulamazsın.

Murat Çabas/mcabas @ yenimesaj.com.tr   

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.