HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 29 EKİM 2025, ÇARŞAMBA

Yabancıların borsada nisan ayında alıp sattığı hisseler. Borsada kim ne kadar kazanıyor?

09.05.2023 10:31
Yabancıların borsada nisan ayında alıp sattığı hisseler. Borsada kim ne kadar kazanıyor?
Yabancıların borsada nisan ayında alıp sattığı hisseler. Borsada kim ne kadar kazanıyor?

Borsa İstanbul'un paylaştığı verilere göre yabancıların Nisan'da en çok alıp sattığı hisse Ford Otomotiv olurken, en çok alım-satım yaptığı hisse Türk Hava Yolları oldu.

Paramedya'nın haberine göre, Borsa İstanbul, yabancı banka/aracı kurum veya şahıs nam ve hesabına gerçekleştirilen işlemleri açıkladı.



Buna göre net satış tarafında yabancını en çok sattığı hisse 53 milyon 46 bin 120 dolar ile Ford Otomotiv oldu. İkinci en çok satışı yapılan hisse ise 34 milyon 906 bin 262 dolar ile Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları oldu.



Borsa İstanbul verilerine göre yabancı yatırımcının Nisan'dan en çok sattığı üçüncü hisse ise 32 milyon 568 bin 560 dolar ile Akfen Yenilenebilir Enerji oldu.



Dördüncü en çok satılan hisse 21 milyon 905 bin 768 dolar ile Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları olurken beşinci sıra 19 milyon 597 bin 872 dolar ile Arçelik'in oldu.



Açıklanan verilere göre Nisan ayında yabancı yatırımcının en çok alım-satım yaptığı hisseler belli oldu. Borsa İstanbul'un paylaştığı verilere göre yabancı yatırımcının en çok alım-satım yaptığı hisse Türk Hava Yolları oldu.



THY'Yİ KOZA ALTIN İZLEDİ



Borsa İstanbul verilerine göre yabancılar Nisan ayında 18 milyar 124 milyon 172 bin 262 dolar tutarında alım yaparken, 18 milyar 139 milyon 276 bin 991 dolar tutarında satım gerçekleştirdi. Böylece yabancıların net satım işlemleri 15 milyon 104 bin 729 dolar oldu.



Yayımlanan verilere göre yabancılar Nisan'da 1 milyar 165 milyon 705 bin 797 dolarlık THY hissesi alırken aynı dönemde 1 milyar 111 milyon 644 bin 596 dolarlık satış gerçekleştirdi.

THY'yi Koza Altın İşletmeleri izledi. Bu dönemde yabancı yatırımcı 793 milyon 94 bin 790 dolarlık alış, 795 milyon 672 bin 173 dolarlık hisse satışı gerçekleştirdi.



Ereğli Demir Çelik Fabrikaları ise yabancıların alım-satım yaptığı listede 722 milyon 556 bin 145 dolarlık alış ve 757 milyon 462 bin 407 dolarlık satışla üçüncü sıraya yerleşti.



Akbank hisseleri 618 milyon 410 bin 836 dolarlık alış ve 634 milyon 930 bin 909 dolarlık satışla yabancılar tarafından en çok işlem gören dördüncü hisse olurken beşinci sırada 547 milyon 500 bin 32 dolarlık alış ve 569 milyon 405 bin 800 dolarlık satışla Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları yer aldı.


Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.