HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 29 EKİM 2025, ÇARŞAMBA

Üniversiteli işsiz çığ gibi. Hepsi İŞKUR kapısında. Uçan Türkiye nerede

İŞKUR'un 2022 yılı verilerine göre, mesleki eğitim kurslarına başvuranların yüzde 25'inin üniversite mezunu olduğu ortaya çıktı. 

30.03.2023 10:26
Üniversiteli işsiz çığ gibi. Hepsi İŞKUR kapısında. Uçan Türkiye nerede
Üniversiteli işsiz çığ gibi. Hepsi İŞKUR kapısında. Uçan Türkiye nerede

İŞKUR'un 2022 yılına yönelik verileri de işsizliğin ulaştığı noktayı bir kez daha gözler önüne serdi. İş bulmak ümidiyle İŞKUR'un mesleki eğitim kurslarına başvuranların yüzde 25'inin üniversite mezunu olduğu öğrenildi.



BirGün'den Mustafa Bildircin'in haberine göre, AKP iktidarında Cumhuriyet tarihinin rekor seviyesine ulaşan genç işsizlik, hemen her yıl Türkiye'nin en yakıcı sorunları arasında yer aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İsteyen herkese iş var" dese de giderek derinleşen ekonomik krizin de etkisiyle işsizlik, artık kronik hale geldi. İŞKUR'un 2022 yılına yönelik verileri de işsizliğin ulaştığı noktayı bir kez daha gözler önüne serdi. 2022 yılında iş bulmak ümidiyle İŞKUR'un mesleki eğitim kurslarına başvuranların yüzde 25'inin ön lisans, lisans ya da yüksek lisans mezunu olduğu bildirildi.



2022 yılında İŞKUR bünyesinde 514 mesleki eğitim kursu düzenlendi. Kurslara, yüzde 54'ü kadın olmak üzere toplam 10 bin 763 yurttaş katıldı. 2022 yılında kursiyerler en fazla, "İstihdam garantili" olduğu belirtilen kurslardan yararlandı. Mesleki eğitim kurslarından yararlananların için istihdam garantili mesleki eğitim kurslarını tercih edenlerin oranı yüzde 97 oldu.



2022 yılında en çok mesleki eğitim kursiyeri olan meslekler de İŞKUR'un raporunda paylaşıldı. Toplam 3 bin 571 kursiyer ile "Dokuma Konfeksiyon Makineci" mesleği kursiyer sayısı itibarıyla ilk sırada yer alırken "Kadım Giyim Modelist Yardımcısı" mesleği bin 249 kursiyer ile ikinci, "Montaj İşçisi" mesleğinin ise 453 kursiyer ile üçüncü sırada yer aldığı belirtildi.



ÜNİVERSİTELİLER MESLEK KURSLARINDA



Mesleki eğitim kurslarından yararlanan kursiyerlerin öğrenim durumlarına göre dağılımı ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Her üniversite bitiren iş bulacak diye bir şey yok" sözlerini anımsattı. Buna göre, 2022 yılında iş bulmak amacıyla mesleki eğitim kurslarına toplam 2 bin 692 ön lisans, lisans ve yüksek lisans mezunu başvurdu. Toplam kursiyer sayısının yüzde 25'ini oluşturan üniversite mezunları ile diğer kursiyerlerin mezuniyet durumlarına göre dağılımı ise şöyle sıralandı:



Okuryazar olmayan: 12

Okuryazar: 907

İlköğretim: 4 bin 242

Ortaöğretim: 2 bin 910

Ön lisans: 959

Lisans: Bin 684

Yüksek lisans: 49


Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.