Üçüncü Göz Gazetesi: Hakikat bayrağı düşmez Âşıklar ölmez

Muharrem DEĞİRMEN /GÖZLEM
muharremdegirmen @ gmail.com

Koskoca 3 yıl geçmiş meğer...

Devlet adamı, fikir adamı, siyaset adamı, gönül adamı, aksiyon adamı... Mütefekkir, âlim, dost, yâren ve mümtaz şahsiyet. Kelimelerin tanımlamakta aciz kaldığı güzel insan... Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Baş Hoca'nın aramızdan ayrılışından bu yana tam bir 3 geçti. Ne kadar da çabuk geçti. Özlemimiz, hasretimiz hiç azalmadı; acımız hiç dinmedi. Bağrımız hep yanık, kafamız hep düşünceli...

Hocam…

Ardından söylenecek, anlatılacak' Yazılacak o kadar çok şey var ki...

2000'li yılların başıydı iyi ki seni tanıdığım ve gördüğüm zaman. Bir Yaz Günü Örnekköy'e ziyarete gelmiştim bizde haber yapmak için gelmiştik yanına. İlk o gün görmüş ve tanımaya başlamıştım seni. Tabii bu günkü gibi o kadar çok eline Telefonu alıp kimsenin fotoğraf çekmediği bir dönemdi. Fotoğraf çekiyor anlattıklarını not alıyordum. Işte ilk konuşmanız ve Sohbetimiz de tam Bu esnada başladım ayakta not alırken bana dönerek: " Otursuna evladım. Otur da not al yaz" diyerek masaya oturdu beni ve ardından kim olduğum nerede çalıştığım gibi sorular sormaya başladı. Teşekkür edip başarılar dileyerek başımı okşadı Allah razı olsun diyerek büyük sohbetimizi gerçekleştirdik.

Senin ilk kitabınla da o günden sonra hediye ettiğin "MAKALAT" ve icmal dergisi İle tanışmış oldum.

Orada yaşanan Bazı özel güzellikler de bende kalsın orada yaşayanlar okuyunca hatırlayacaktır muhakkak. Işte böyle başladı 20 yıl boyunca seni tanimamizin hikayesi. Ardından çoğu kez yine birçok programda toplantıda sohbette bir arada olmak 20 yılda Seni tanıdığım ve unutamayacağım en güzel anıların barındığı anlar oldu. O kadar çok anı aklıma geliyor ki seninle ilgili. Sadece 2 tanesini anlatmak istiyorum. 2012 yılında Nevşehir Hacıbektaş'ta düzenlenen Ehlibeyt sempozyumuna gitmiş orada programı takip ediyorduk. Çok fazla basın mensubunun(kartel medyanin) ilgi göstermek gelmediği programlar oluyor orada genelde bunlar. Fotoğraf çekerken sahne önünde Korumalar gelip beni uyarmaya çalıştıklarında hemen Oturduğun yerden müdahale edip bana el ederek yanına çağırdın: " Orhangazi'den değil miydin sen evlâdım ?" diyerek kısa bir sohbet ettikten sonra elini öpüp yanından ayrılmış ve bana müdahale etmeye çalışan korumalara: " ellemeyin çocuğu işini yapsın" demiştin. Melekler gibi bembeyaz takım elbiseli giymiş " çek bakalım şimdi diyerek" Bir de güzel bir poz Vermiştin Bana. O çektiğin fotoğrafı da beyaz takım elbiseli fotoğrafını Fotoğraflar arasında yayınlıyorum şimdi. Yanından ayrıldığımda Orhangazi'den Bayağı kalabalık bir ekiple gitmiştik ve hemen Orhangazi ekibi yanıma gelip Ne konuştunuz Ne oldu diyerek uzun bir koyu sohbet etmiştik. Bilenler bilir geçmişte bayağı alkol içen Alkol kullanan birisiydim. Alkolik değil ama neredeyse hemen hemen her akşam Allah affetsin o zıkkımı içerdim. 10 yılı aşkındır çok şükür içmiyorum bıraktım. Ama bunun da kısa öyküsü anlatmadan geçemeyeceğim. Alkollü olduğun bir akşam telefon çaldı Haydar Hoca'nın Bursa'ya geldiğini Benim de gelmem gerektiğini söylediklerinde alkollu oldugum için bir yalan uydurmak zorunda kaldım ve gidemedim. O olay tam 3 kere tekrar etti alkollü olup beni davet etmesi her defasında da bir bahane bulup gitmedim. Ve Nihayet Bir kandil akşamı Haydar Hoca Bursa'da Yine davet edildim ve kandil olduğu için alkol alamadığından dolayı bu defa davete icabet ettim. Bursa'da bir yaz Akşami Nilüfer'de ki evinde Az sayıda gelen dostlarıyla Kandil gecesi namazlar dualar zikirler ile idrak edildi. Burada yanına gidip beni gördüğünde elini öpturup başımı okşayarak: " geldin mi sonunda?" Sorusuyla bazı şeylere net şekilde anlayabilmiştim. Yanında Orhangazi'den gelen birçok kişide Bu olaya şahit olup ne olduğunu sordular da bir bir anlattım. Ve o günden sonra Ağzıma bir yudum alkol almadım. Benim yaşadığım ve birçok kişinin de şahit olduğu Bu olaya ne derseniz değil nasıl yorumlarsanız yorumlayın.

Dedim ya o kadar çok anı var ki anlatılacak. Hepsi de ardından güzelliklerle hoşluklarla dolu güzel anılar. Bursa, İzmir, Antalya, Ankara, Sakarya, İstanbul, Yalova, Kocaeli, Düzce ve Nevşehir... aklıma gelenler bunlar Başka katıldım program var mı diye düşünüyorum.

Evet hocam ilk Tanıştığımız günden hediye ettiğin kitabın MAKALAT'tan bugüne kadar Koskoca 20 yıl da öyle çok anı birikti ki. En güzel anı ise kilolu yapımdan, yüz yapımdan ve sakal şeklinden dolayı çevrendeki birçok kişinin beni sana benzetmeler idi. Şimdi çok sevdiğin ömürlü onu anlatmaya adadığın Cenabı Allah'ın huzuruna gidiyorsun. Ardından çok şey yazılacak söylenecek elbette. Ama söylenecek en önemli söz ise ömrünün tamamını Türk Milleti'ne ve Devletine adamış inanmış samimi bir insandı ifadesi olacaktır.

"Biz şüphesiz her şeyimizle Allah'a aidiz, şüphesiz O'na döneceğiz." (Bakara, 156)

Siyasetten ekonomiye, insan terbiyesinden İslami bilimlere fikirleriyle Türkiye'de ve dünyada gidişata yön vererek, çığır açan şahsiyet...

Tam bağımsızlıktan ödün vermeyen lider...

Milli Ekonomi Modeli'nin mimarı...

Ehl-i Beyt Külliyatı ile İslam dünyasını birleştirmek için yola çıkan yegâne insan...

Hoş Geldin Atatürk eseriyle Türkiye'yi bütünleştiren fikir dehası…

Meziyetlerini saymakla bitiremeyeceğimiz BÜYÜĞÜMÜZ, ÜSTADIMIZ

Prof. Dr. Haydar Baş'ı Rahmet-i Rahman'a uğurlamanın derin acısını hissediyoruz.

Hak için yaşadı, tertemizken ona kavuştu. O görevini hakkıyla yaptı. Bizlere düşen ise, onun öğrettiği yolda, mirası olan fikirlerine ebediyete kadar sahip çıkmaktır. Unutmayın Fikirler ölmez. Hakikat bayrağı düşmez .Ölen hayvan imiş.

Âşıklar ölmez ..

Çok özledik seni Cennet Kuşu

Muharrem DEĞİRMEN /GÖZLEM / diğer yazıları