Bursaspor’un Diriliş Öyküsü

16.04.2025 00:00

Muharrem DEĞİRMEN /GÖZLEM
muharremdegirmen @ gmail.com

Bazen bir futbol takımı sadece bir futbol takımı değildir. Bazen bir arma, bir renk, bir forma; bir kentin yüreğinde atan sevdaya dönüşür. Bursaspor, işte tam da böyle bir hikâyenin kahramanı. Yıkılmış, unutturulmak istenmiş, ama asla teslim olmamış bir takımın, küllerinden doğuşunun hikâyesi bu.

Bursaspor'un bu sezon yeniden 2. Lig'e yükselmesi, aslında bir sezonluk başarı değil, yıllara yayılan bir mücadelenin meyvesidir. Kendi sahasında, kendi taraftarı önünde değil; Balıkesir'de yazılan bu destan, sadece futbolun değil, inancın, sadakatin ve umudun da zaferidir.

Zor zamanlar geçirdi bu kulüp. Koca bir camia, yanlış yönetimlerin, ekonomik krizlerin ve sportif başarısızlıkların kurbanı oldu. Ama ne taraftarı umudunu kaybetti, ne de şehir takımını terk etti.

Bursaspor'un düşüşü sadece bir ligin altına inmesi değildi. O düşüş, bir kentin moralinin yerle bir olması, binlerce insanın çocukluk hayallerinin kırılması demekti. Ama işte şimdi o hayaller yeniden yeşeriyor.

Taraftar, yıllardır çile çekiyor. Sıcak yaz günlerinde uzak deplasmanlara giden, kışın ayazında tribünleri terk etmeyen bu insanlar, her şeye rağmen "Yeniden doğacağız" demekten hiç vazgeçmedi. Bugün yüzlerinde bir tebessüm varsa, o tebessümün arkasında çekilen büyük acılar var.

Bursaspor'un bu sezonki kadrosu, öyle milyon eurolarla kurulmuş bir takım değildi. Gencecik çocuklar, altyapıdan gelen isimler, kiralık oyuncular… Ama o formanın ağırlığını bilen, kentin yükünü omuzlarında hisseden futbolcular sahadaydı.

Oynanan her maç, sadece bir maç değil; bir dava gibiydi. Taraftar için her galibiyet bir nefes, her mağlubiyet bir öfkeydi. Ama ne olursa olsun, Bursaspor sevdası asla azalmadı.

Sezon boyunca inişler çıktı, sakatlıklar yaşandı, bazı haftalarda umutlar azaldı. Ama bu takım, hiçbir zaman savaşmayı bırakmadı.

Her maçta, "Biz Bursaspor'uz" diyerek sahaya çıktılar.

Ve sonunda geldik o büyük güne…

Balıkesir'de oynanan o son maç, bir şampiyonluk finali gibi geçti. Tribünler tıklım tıklımdı. Bursa'dan konvoylarla gelen binlerce taraftar, deplasmanı kendi sahasına çevirdi.

Balıkesir'deki o atmosfer, yalnızca bu sezonun değil, son on yılın birikmiş umuduydu adeta. Tribünde gözyaşlarıyla takımını destekleyen anneler, çocuklarına Bursaspor sevgisini aşılayan babalar, gençler, yaşlılar, her kuşak oradaydı.

Ve o maçın son düdüğü… Sadece bir lig atlamanın değil, bir yeniden doğuşun işaretiydi. Gözyaşlarıyla birbirine sarılan taraftarlar, ellerini göğe kaldırarak "Bu daha başlangıç" dedi.

Evet, bu daha başlangıç. Çünkü Bursaspor'un yeri burası değil. Bu takım, bir zamanlar Süper Lig'de Beşiktaş'a, Galatasaray'a, Fenerbahçe'ye kafa tutan; hatta o ligin şampiyonu olmuş bir kulüptür.

Bursaspor'un bu kadar dipten gelip yeniden ayağa kalkması, sadece spor değil; bir şehir kültürünün de dirilişidir. Bu sadece bir zafer değil, Bursa'nın yeniden kendine gelişidir.

Unutulmamalı ki, Bursaspor'un altyapısı yıllarca Türk futboluna yıldızlar kazandırdı. Ozan Tufan'lar, Enes Ünal'lar, Batalla'lar...

Bu topraklar futbolcu üretir, sadece doğru iklimi ister.

Şimdi bu iklim yeniden oluşuyor. Şehir kenetlenmiş durumda. Belediye, iş dünyası, taraftar grupları... Herkes bu büyük yürüyüşe omuz vermeye hazır.

Ama bu yürüyüş, sabırla yapılmalı. Planlı, istikrarlı ve dürüst bir yönetimle bu takım çok kısa sürede 1. Lig'e, ardından da Süper Lig'e çıkabilir. Çünkü Bursaspor'un ruhu buna hazır.

Bu büyük dirilişin mimarlarından biri de kuşkusuz Kulüp Başkanı Enes Çelik oldu. Genç yaşına rağmen sergilediği liderlik ve vizyoner yaklaşım, Bursaspor'un yeniden ayağa kalkmasında kilit rol oynadı. Çelik, göreve geldiği günden itibaren sadece günü kurtarmayı değil, geleceği inşa etmeyi amaçladı. Popülist adımlar yerine gerçekçi çözümlerle kulübün finansal yapısını disipline etti, altyapıya sahip çıktı, teknik heyeti ve futbolcuları yalnız bırakmadı.

Enes Çelik'in en büyük başarısı, şehirle kulüp arasındaki bağı yeniden kurabilmesi oldu. Belediye, iş dünyası, taraftar ve camia arasında köprüler inşa etti. Göreve gelir gelmez tribünlerin desteğini arkasına almayı başaran Çelik, şeffaf yönetim anlayışıyla güven kazandı. Belki de en önemlisi, Enes Çelik Bursaspor'a sadece başkanlık yapmadı; taraftar gibi üzüldü, oyuncular gibi mücadele etti. Bu ruh hâli, kulübün DNA'sını yeniden canlandırdı.

Timsah yeniden yollara düştü. Ama bu kez başı dik, inançla ve geçmişinden aldığı güçle yürüyor. Ve bu yürüyüşte yalnız değil. Onunla beraber yürüyen bir şehir var.

Bursaspor'un yeniden ayağa kalktığı bu tarihi süreçte Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey'in desteği de göz ardı edilemez. Göreve geldikten sonra Bursaspor'un sadece sportif bir kurum değil, aynı zamanda bu şehrin kültürel ve sosyal bir değeri olduğunu vurgulayan Bozbey, camiaya moral veren açıklamalarıyla dikkat çekti. Özellikle kulübün ekonomik darboğazla boğuştuğu anlarda "Bursaspor hepimizin" diyerek kamuoyuna net bir mesaj verdi. Bu sahiplenici tutum, hem camianın motivasyonunu artırdı hem de şehirde birlik duygusunu pekiştirdi.

Mustafa Bozbey'in en önemli katkılarından biri de Bursaspor'un kurumsal kimliğini yeniden inşa edebileceği zemini hazırlamaya çalışması oldu. Alt yapı projelerine ve tesisleşmeye dair destek sinyalleri veren Bozbey, yalnızca günü kurtaracak hamleler değil, uzun vadeli bir vizyon için adım atılacağının işaretlerini verdi. Bu duruş, yerel yönetimlerin profesyonel futbol kulüplerine nasıl yaklaşması gerektiğine dair örnek bir tablo çizdi. Bozbey, Bursaspor'un bu yeni yolculuğunda güçlü bir müttefik olacağının sinyallerini fazlasıyla verdi.

Ve elbette Sayın Faruk Çelik…

Bursalı hemşehrilerin yakından tanıdığı ve yıllardır siyasetin önemli aktörlerinden biri olan Milletvekili Faruk Çelik, her zaman Bursaspor'un yanında durmayı görev bildi. Takımın zor günlerinde sessiz kalmayan, gerektiğinde Ankara'da kulübün sesi olan Faruk Çelik, özellikle ekonomik destek arayışlarında kulüp yönetimiyle sürekli temas halinde kaldı. Bursaspor'un yaşadığı kriz dönemlerinde bile, "Bursaspor'un yeri her zaman en üst ligdir" diyerek moral veren açıklamalarıyla camianın yanında olduğunu gösterdi.

Faruk Çelik'in desteği yalnızca sözle sınırlı kalmadı. İş dünyasıyla, kamu kurumlarıyla ve federasyonla olan ilişkilerini kulübün menfaatine kullanarak önemli diyalogların kapısını araladı. Genç futbolculara verilen değeri, altyapıya yapılan yatırımları ve kulübün sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasını sürekli teşvik etti. Bugün Bursaspor yeniden ayağa kalkıyorsa, bu kalkışın perde arkasında siyasetten de sağlam omuzlar olduğunu unutmamak gerek. Faruk Çelik, bu noktada adeta Bursaspor'un Ankara'daki sesi oldu.

Taraftar, bu sezon tribünleri hiç yalnız bırakmadı. 3. Lig maçlarında 20 bin kişilik kitlelerle destek veren bir camiadan söz ediyoruz. Türkiye'de belki de hiçbir 3. Lig takımı böyle bir sevgiye mazhar olmadı.

Bursaspor'un yükselişi aynı zamanda Anadolu futbolunun da ayağa kalkışı demek. İstanbul hegemonyasına karşı bir zamanlar şampiyon olmuş bu kulüp, Anadolu'nun sesi olmaya devam edecek.

Bugünlerde Bursa sokaklarında yeniden Bursaspor forması giymeye başlayan çocukları görmek mümkün. Onlar için yeniden bir hayal başladı. Çünkü artık örnek alacakları bir takım, yeniden ayağa kalktı.

Bir takım sadece kazandıkça büyümez. Kaybettiği zaman da dik duruyorsa, asıl büyüklük oradadır. Bursaspor, işte bu duruşuyla büyüktür.

Evet, hâlâ eksikler var. Mali yapı henüz tam düzelmedi, tesisleşme çalışmaları yolun başında. Ama artık bir vizyon, bir inanç var. Bu inanç başarıyı getirir.

Teknik ekip ve futbolcular, bu sezon tarih yazdılar. Ama esas kahraman tribündeydi. Her maçta, her şartta, her şehirde takımının yanında olan o büyük Bursaspor taraftarı…

Bugün bu başarı konuşuluyorsa, ilk teşekkür o tribünlere gitmeli. Çünkü bu takımın arkasında duran o yürekler olmasa, bu başarı hayal olurdu.

Şimdi önümüzde yepyeni bir sezon, yepyeni bir hedef var. 2. Lig'de işler daha zor olabilir ama Bursaspor daha da güçlü geliyor. Çünkü artık kaybetmeyi değil, savaşmayı öğrendi.

Bu sezonun özeti sadece skorlar değil. Bu sezonun özeti; sabır, sevda, emek ve direniştir. Bursaspor yeniden doğdu. Şimdi sırada 1. Lig, ardından da ait olduğu yer olan Süper Lig var.

Ve unutmayın; Bursaspor düştüğü yerden kalktıysa, sadece kendisi için değil, tüm Anadolu takımları için bir umut ışığıdır. Bu ışığı asla söndürmeyin.

Çünkü Timsah yürüyorsa, bir şehir nefes alıyor demektir.

Ve o nefes, bu kez çok daha güçlü…