HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 10 EKİM 2025, CUMA

SUMUT’UN CESARETİ VS GAZETECİLİĞİN SINAVI

08.10.2025 00:00
Bir yarayı sarmaya kalksam, diğerinden kan sızar. Bir acıyı konuşsam, bin acı suskunluğa bürünür. Filistin desem, Doğu Türkistan'ın hatırı kalır.

Yıllardır süren zulme ve baskılara rağmen, Doğu Türkistan'daki kardeşlerimizin özgürlük mücadelesi sürüyor. Dünya sessiz kalsa da, adalet ve hakikat arayışı asla susmayacaktır.

Sumut, İbrahim'in ateşine su taşıyan kuşun gagasındaki damlacık, Ebrehe'nin fil ordusunu bozguna uğratan ebabilin ağzındaki minik taştır. Sumut, Hz. Yunus'u en vazgeçtiği anda selamete ulaştıran balık gibidir. Biiznillah, Hz. Nuh'un gemisi gibi kurtuluşun ve özgürlüğün sembolü olacaktır. Sumut, Filistin'de vicdana, umuda ve insafa küsmüş insanların gözlerindeki ışıltıdır. Hayatın en karanlık anında omuza konan, yalnızlığı unutturan sıcacık bir eldir. İnsanlığın utanç verici karanlığında parıldayan bir ışık hüzmesidir. Umut da, müjde de inşallah o hüzmede saklıdır.

Sumut filosuna katılan her ülkeden, her görüşten insanı — özellikle Türkleri — büyük bir takdirle karşılıyor, cesaretlerinden dolayı hepsini kutluyorum. Sumut 'un amacı ve cesareti çok değerli; görünürdeki anlamıyla insanlığa ve adalete hizmet ediyor. Ancak, bu tür olaylarda her zaman arka planda farklı planlar da olabileceğini unutmamak gerekir. Yine de asıl mesaj, Sumut'un ortaya koyduğu cesaret ve dayanışmadır.

Her ne kadar filonun nereye kadar gidebileceği, orada neyle karşılaşacakları ve başlarına gelebilecekler büyük ölçüde bilinse de, küçük bir bilinmezlik ihtimalini bile göze almak büyük bir cesaret örneğidir. Sahip olunan yaşam konforundan vazgeçip orada bulunmak da ayrıca bir fedakârlıktır.

Filo'daki Türklerin ülkeye dönüşlerinden sonra açıklamalarını sosyal medyadan dinledim. İsrail'de maruz kaldıkları kötü muameleyi anlattılar: Neredeyse aç bırakıldıklarını, su verilmediğini, tuvaletlerdeki sudan içmek zorunda kaldıklarını, eşyalarının gasp edildiğini, ters kelepçe takıldığını ve "teröristsiniz" ithamlarına maruz kaldıklarını büyük bir üzüntüyle aktarıyorlardı. Sandım ki, hayatlarında ilk defa böyle iddiaları duymuşlardı. Aman Allah'ım, ne kadar kabul edilemezdi, ne kadar ıstırap vericiydi! İsrail askerinin "terörist" ithamları, hem bedenlerini hem ruhlarını tarumar etmişti.

Bu Türk aktivistlerin sosyal hayattaki rolleri gazeteci ve yazardı. Peki, neden hiç ülkemizdeki hak ihlallerine değinmediler şimdiye kadar? Madem bu tarz iddialar vardı, kendi ülkelerinde vatandaşlarının yaşadığı benzer iddialar neden haberleştirilmedi? Var olan iddiaların varlığını ispat etmek ya da yokluğunu göstermek neden öncelik haline getirilmedi?

Bir gazetecinin görevi, kendi siyasi görüşü veya ideolojisi doğrultusunda taraf tutmak değil; nesnel ve adil habercilik yapmaktır. Yandaşlık, gazeteciliğin esas sorumluluğunu ortadan kaldırır. Hak ihlallerini görmezden gelmek, eksik veya çarpıtılmış bilgi vermek, gazetecilik görevini yerine getirmemektir. Bu yüzden, "karşı fikre sahip olanların yaşadıkları mağduriyetleri gündeme taşımamak" yalnızca bir eksiklik değil; mesleki sorumluluğun ihlalidir. Bu sözüm bir gruba has değil; bütün gazetecileredir. Eğer bir gazeteci, düşüncesi farklı olanların mağduriyetlerini görmezden geliyorsa, yaptığı iş kusurludur; görevini yerine getirmemiştir, hatta gerçek anlamda gazeteci ya da haberci bile değildir.

Bir iyilik yapacak, bir haksızlık veya adaletsizlik karşısında duracak isek, bunu önce en yakınımızdan başlatmalıyız. Evinde düzeni sağlamayan, dünyaya düzen veremez. – Konfüçyüs. İşte bu anlayış, gazetecilik için de geçerlidir: Önce kendi ülkemizdeki adaletsizlikleri görünür kılmalıyız; uzak diyarlara dikkat çekmek elbette değerli, ama kendi evimizdeki düzeni sağlamadan dünyaya düzen veremeyiz.

Bir siyasi liderin de dediği gibi: "Her ceviz yuvarlaktır ama her yuvarlak ceviz değildir." Her eline kalem alan gazeteci, her sesini yükselten de hakikat savunucusu değildir.  Kazanan Sumut, kaybeden vicdansız gazetecilik. Onurlu gazetecilik; iktidara da muhalefete de aynı mesafede durabilmeyi, gerçeği her kimden gelirse gelsin dile getirmeyi gerektirir.


 
Neşe BAKIŞ / Kadrajımdaki Hayat / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.