HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 24 ARALIK 2025, ÇARŞAMBA

ÖMRÜN İÇİNDE BİR AN,ANIN İÇİNDE BİR ÖMÜR

24.12.2025 00:00
Bir programda bir psikoterapist, danışanına şu soruyu sormuştu:
"Şu an geçmişe gidebilseydin, çocuk hâline ne söylemek isterdin?"
Danışan hiç düşünmeden, "Korkma," derdim demişti.

Bu soruyu duyar duymaz ben de kendime sordum. Verebildiğim en kısa, en yalın cevap şuydu: "Üzülme." Daha uzun konuşma imkânım olsaydı, o çocuk benim yanımdan hiç ayrılmazdı. Hayatı boyunca ona yol göstermek isterdim.
Sonra aynı soruyu yakın çevremdeki insanlara sordum. Aldığım o birkaç kelimelik cevaplarda tüylerim diken diken oldu, gözlerim doldu. Çünkü hayatlarını büyük ölçüde biliyordum. Ve bu soruya verilebilecek en içli cevapların, bir anda ve filtresizce ağızlarından dökülüvermesine tanık oldum. Ne garipti insan hayatı… Sanki elli, altmış yılın özeti birkaç kelimeye sığıvermişti.
Bir süre sonra fark ettim ki kimsenin cümlesi tesadüf değildi. "Korkma" diyen korkuyla büyümüştü, "üzülme" diyen üzüntüyle. Hepimiz, çocukluğumuzda en çok eksik kalan cümleyi seçmiştik aslında. Ve belki de yetişkinliğimiz, o eksiği telafi etme çabasından ibaretti.
Benim küçük anketimde cevapların ucu hep hüzne dokunuyordu. Bu soruya ilk anda mutluluk, tamlık ya da heyecanla cevap veren insanları —ve onların hayatlarını— merak ettim. Acaba onlar, çocukluklarında hangi cümleyi eksik bırakmamışlardı?
Yıllar geçse de insanın içindeki bazı cümleler yaşlanmaz. Zaman akar; ama eksik kalan duygular aynı yerde durur.
Bazı anlar vardır ki bir dakika bir ömür gibi uzar. Bekleyişte, acıda, kaygıda zaman genişler; insan nefesini sayar, kalbinin atışını duyar. Oysa yolculuğun sonuna gelindiğinde, aynı ömür bir dakikaya sığar. "Bu kadar mıydı?" sorusu düşer insanın aklına. Demek ki zaman, saatin gösterdiğinden çok ruhun hissettiği kadardır.
İşte tam da burada Yin–Yang'ı hatırlıyorum. İyinin içinde kötü, kötünün içinde iyi… Uzun zamanın içinde bir an, bir anın içinde bir ömür. Yaşlanmak, bu döngünün Yin tarafı gibi görünür. Dışarıdan bakınca tükeniş gibidir: Güç azalır, adımlar yavaşlar, insan çağın biraz gerisinde kalır. Zamanını ufak ufak doldurur; fark etmeden eksilir. Bu cepheden bakınca insan yalnızca kaybı görür.
Ama aynı yerin bir de Yang tarafı vardır. Nasip ve kısmet olmuş, yaşamışsındır. Hayata dokunmuşsundur. Şimdi biraz geri çekilirsin; ama bu bir kayboluş değildir. Yer açarsın. Çocuklarının büyüdüğünü, serpildiğini, güzelleştiğini görürsün. Onların evlerini, parklarını, çocuklarını görürsün. Hayat, senden aldığını onlarda çoğaltarak sana geri verir. Sen çekildikçe hayat genişler. Sen azaldıkça başkaları çoğalır. Yaşlanmak, tükenmek değil; devretmektir.
Bu duyguların insanın kendisi kadar eski olduğunu fark edince, insan yalnız olmadığını anlıyor. İnsan, hayatı boyunca zamanı, eksilmeyi ve devretmeyi anlamlandırmaya çalışıyor. Kimi bunu düşünceyle, kimi kelimelerle yapıyor. Ama bazen insan sözü bir yerde duruyor; anlatmak yetmiyor, sadece hatırlamak kalıyor.

Kur'an'da bu hakikat, insanı sarsan bir sadelikle dile getirilir:
"Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?"
"Bir gün ya da bir günün bir kısmı kadar," derler.
(Mü'm
inûn, 112–114)

Ve Yunus Emre, yüzyıllar öncesinden aynı hakikati insan dilinde şöyle fısıldar:
Sular hep aktı geçti,
Kurudu vakti geçti.
Nice han, nice sultan
Tahtı bıraktı geçti.
Dünya bir penceredir,
Her gelen baktı geçti.
Bir gün ya da bir günün bir kısmı kadar kalabildiğimiz şu hayata, sözlerin en güzeliyle veda edebilmek dileğiyle…
 
Neşe BAKIŞ / Kadrajımdaki Hayat / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.