Mesleki Kariyerlerini Yatak Odalarına Borçlu Olan Gazeteciler İhbar Yarışına Girdiler!

24.12.2025 00:00

İrfan AYDIN / HÜSEYNİ
huseyni1661 @ gmail.com

Peygamber mesleği olarak da adlandırılan habercilik, ülkemizde maalesef yerelden genele iyice ayağa düşmüş durumda. Dahası ayağa düşmekle de kalmamış iyiden iyiye bel altı faaliyetlerle anılır olmuş. Meslekte yükselişlerini birilerinin yatak odalarında düzenlenen toplu uyuşturucu ve cinsel meta partilerindeki performanslarına borçlu olanların iyi ve ünlü gazeteci olarak ödüllere layık görüldüğü ülkemizde, mesleğini layıkıyla yerine getiren gazeteciler de cezaevlerine atılıyorlar.
Sıklıkla söylüyoruz ki "Basın, görevini yüzde on yapsa, sorunlar yüzde doksan çözülür". Ülkemizde her geçen gün sorunlar dağ gibi büyürken, basına güven de bir o kadar azalıyor. Çünkü yerelden genele basının büyük bir kısmı haber yapmak ya da haber vermek yerine hileli yönlendirme yapmayı tercih ediyorlar. Ekranlarda arz ı endam yapanların birçoğu ya istihbarat servislerinin mezesi oluyorlar ya da patronların yatak odalarının argümanları arasında yer alıyorlar. Ne acı değil mi? Asli görevleri haber vermek olan gazetecilerin uyuşturucu ve seks partileriyle anılıyor olmaları, ülkenin ahlaki durumunun da en net göstergesidir.
Aslında son zamanlarda kamuoyunun gündemine gelen ünlü spikerlerin uyuşturucu partileri ve iş adamlarıyla olan çarpık ilişki yumakları genel manada net olarak bilinen fakat görmemezlikten gelinen olaylar serisinin birer parçasıdır. Herkes her şeyi biliyor fakat yokmuş gibi davranıyor. Neymiş efendim falanca sanatçıdan da kan örneği alınmış, filanca işadamı da uyuşturucu kullanıyormuş!!! Yok ya! Şaaka mı yapıyorlar, milleti aptal yerine mi koyuyorlar! Aslında onlar da milletin bunlar yemediğini çok iyi biliyorlar, fakat düzene ayak uyduruyorlar. Günü kurtarma anlayışı. "Bugünü sarayda geçirelim de yarın idam edilsek de bugünü yaşamış oluruz" anlayışından öteye gitmiyorlar. İnsanoğlu işte. Ahirette hesabın olduğunu bile bile bu dünyada yemediği nane kalmıyor ya, bunların durumu tam da buna benziyor. Yaptıkları her yanlışın faturasını ödeyeceklerini çok iyi biliyorlar fakat önemli olan günü yaşamak diyorlar. Sanat, siyaset, futbol, iş ve basın dünyasının ünlenmiş isimleri arasında uyuşturucu kullanmayanların sayısı mı daha fazla, kullananların sayısı mı? Tabi ki kullananların sayıları çok daha fazla. Onun için de bu alandaki serbestlik bilinçli olarak sağlandığı izlenimi öne çıkıyor.
Şöyle ki, bugün ister sanat dünyasında olsun, ister siyasette, isterse de basın camiasında olsun bir ismi öne çıkarmak çok kolaydır. Önce ünlendir, sonra yatak odalarına gönder, sonrası zaten kolay. Ufak bir operasyon ile itirafçı yap, istediğin isimleri ağına düşür. Adnan Oktar taktiği de denilen bu uygulama, istihbarat servislerinin sıklıkla başvurdukları yöntemlerin başında yer alıyor. Haber Türk Tv ekibinin uyuşturucu, grup seks, kadın – erkek pazarlamacılığı yani toplumsal tabirle pezevenklik gibi gayri ahlaki olaylarla anılıyor olması ve de süreçle ilgili olarak yapılan operasyonlar katlanarak artıyor. Bir dönem bedeninin ayrıntılarını sunduğu haberlerin önüne koyan ünlü spiker Ela Rümeysa Cebeci'nin basına yansıyan ifadelerinin analizini yaptığınızda operasyonun hiç de masum ve de hukuki bir operasyon olmadığını net olarak görürsünüz. İmam hatip kökenli olduğu söylenen ünlü teşhirci spikerin itirafçı olup, hangi ünlü isimlerin yatak odalarında ne tür sapkın alemler yaptıklarını anlatmak istediği iddia ediliyor. Tabi ki operasyonları yürüten siyasi iradenin uygun gördüğü kadar ve de uygun görülen isimlerin açıklanması şartıyla. Yani anlayacağınız teşhirci spiker önce iyice teşhir edilmiş, sonrasında pazarlanmış ve de nihayetinde şimdi görev süresi dolduğu için operasyonlar için kullanılan aparat haline gelmiştir. Diğer isimlerin de birbirlerini ele verme yarışına girdikleri gelen bilgiler arasında yer alıyor. Ne garip değil mi! Düne kadar mesleklerinde yükselebilmek için patronların ya da yöneticilerin uygun gördükleri yatak odalarına aksesuar olmak için yarışanlar, şimdilerde birbirlerini ihbar etmekte yarışıyorlar.
Sayın Savcılarımız da çok cesur ve de bağımsız yargının temsilcileri! Olmanın verdiği ağır sorumluluk gereği ifadelerde adları geçen (izin verilen) isimlere operasyon yapmakta geri durmuyorlar. İyi de sayın çok kıymetli savcılarımız. Sayın Sedat Peker'in nokta atışla verdiği ünlü uyuşturucu tacir ve de içicilerine neden operasyon yapmadınız ya da yapmıyorsunuz!? Olmuyor böyle. Bir yıldır Adalet Bakanlığı yetkililerine sesleniyoruz "Adliye ve emniyet mensuplarına yılda bir uyuşturucu testi yapılsın" diye. Zira uyuşturucu sorunu sadece sanat camiasının sorunu değil, adli ve güvenlik personellerinin de en temel sorunlarının başında yer alıyor. Adliyelerdeki emanet odalarının yanmaları boşuna değildir. Adli emanete alınan uyuşturucular maalesef çoğu adliyede hassas terazi ile tartılmadan beyan üzerine kaydediliyor. Beş kilo uyuşturucu varsa 2 kilo olarak dokümana geçiyor, bu da yetmiyormuş gibi bir de boşaltılan adli emanet odalarında yangınlar çıkıyor! Uyuşturucu baronu savcılar, hakimler, taşıyıcı komiserler vs.. artık bu tür haberler ülkemizde gayet normal karşılanır oluyor. Zaten olması da normal! Zira, bu ülkenin bir dönemki İçişleri Bakanı, ülkede ne kadar suç örgütü lideri varsa neredeyse hepsi ile sarmaş dolaş fotolar paylaşmaktan geri durmayan biriydi. Anlayacağınız tuz kokmuş. Boşuna eti tuzlayarak saklamaya kalkmayın. Böyle anlayışa böyle gazeteci… kalanlara selam olsun.
23/12/2025
Hüseyni / İrfan Aydın / 3.Göz Medya