HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 04 KASIM 2025, SALI

Mülteci sorunu Türkiye’nin en büyük milli güvenlik sorunudur.

3 KASIM 2024 PAZAR GÜNÜ KAPALI NÜFUS SAYIMI İSTİYORUZ
 
12.10.2024 13:19
Mülteci sorunu Türkiye’nin en büyük milli güvenlik sorunudur.
Mülteci sorunu Türkiye’nin en büyük milli güvenlik sorunudur.
Yanlış Göçmen politikalarınız Türk Milletinin bugününe ve istikbaline doğrudan tesir eden beka sorunudur. Türk milli kimliği ve Türkiye Cumhuriyeti varoluşsal bir tehditle karşı karşıyadır. Sığınmacı ve kaçaklar konusunda bugüne kadar hamaset ve popülizm değil icraat üretme misyonuyla hareket eden İYİ Parti Milli Göç Doktrinini tamamlayan ve Türkiye'de planlı geri dönüş önerilerini ortaya koyan tek siyasi partidir. İYİ Parti dün olduğu gibi bugün de yalnızca Türk milletinin menfaatlerini esas alarak hukuki zeminde ve somut bir adımla harekete geçmiş bulunmaktadır. Yabancı ve sığınmacılara verilen vatandaşlıkların iptali için açılan davalar, Türkiye'nin güvenliği, demografik yapısının korunması ve geleceği açısından büyük bir adımdır.

SOKAĞA HAKİM OLAMAYAN DEVLETE HAKİM OLAMAZ

Devamında ise sorunun büyüklüğünün tespiti açısından kapalı nüfus sayımı şarttır.

Geçtiğimiz günlerde Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu Danıştay'a giderek kanunsuz olarak vatandaşlık verilen mültecilerin vatandaşlıklarının iptali konusunda dilekçe vermiş akabinde de grup toplantısında tarih vererek 3 Kasım 2024 Pazar günü kapalı Nüfus sayımı yapılmasını işaret etmiştir.

Sayıları konusunda kendi içinizde bile yaşadığınız tutarsızlık tehlikenin boyutunu göstermek açısından yeterlidir. Sağlık Bakanlığı bir yılda 780 bin Suriyeli bebek doğduğunu söylüyor. Bu rakam kaçaklarla her yıl 1 milyon Suriyeli yeni nüfus demektir ve kabul edilebilir bir durum değildir. Gerçek sayıları, suça karışma oranları nedir? Sözde kayıtlı oldukları şehirlerde yaşadıklarından eminmisiniz? Varlıkları rakamlar ile belirlenemeyen kaçaklar her geçen gün milletimiz ve devletimiz için büyük bir tehlike oluşturmaktadır.

Bu kadar kaçak ve suçlunun elini kolunu sallaya sallaya gezdiği memlekette kapalı yani sokağa çıkma yasaklı nüfus sayımı bir seçenek değil, bir mecburiyettir. Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi, ülkemizde adil ve güvenilir bir nüfus sayımının yapılması elzemdir.

İsmail KAYA

İYİ Parti Bursa İl Başkanı

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.