HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 05 KASIM 2025, ÇARŞAMBA

ÖLÜMSÜZ AĞAÇ

05.11.2025 00:00
Ölümsüz ağaç denilen,zeytin ağaçları ,kutsal kitabımızda da yer almıştır.

Bu ölümsüz zeytin ağacının, meyvesi olan zeytin ,hem yağı, çekirdekleri ,etli kısmı, yaprakları,yeşiliyle ,kızılıyla,  siyahıyla,türlü türlü hazırlanışıyla ,sağlığımıza faydalı, şifa deposudur.

    Zeytinler ,ilkbaharda önce yeşil topcuklar halinda olur.Sonra beyaz çiçekler açar.Hiç acelesi yoktur ,yaz boyunca büyür.Sonbahar geldiğinde , yeşiller kızarır,allanıp morlanır ,Kızıllaşır daha sonra simsiyah olur olgunlaşırlar.

      Kasım ayı geldiğinde ,işlenmek üzere toplanırlar.Kar kış demeden toplanır.

    Zeytin hayattır.Teşvik edilmeli ,üreticiye destek olunmalıdır.

Bazı nedenlerle asırlık ağaçlar sökülmemeli .

    Zeytin ağaci ,meyvesiyle ,yağı ile ,çekirdekleri ,yaprağı ile başlı başına bir yaşam biçimi ,kültürümüz ve ekonominin,sofralarımızın  baş tacı yiyeceğimizdir.

    Yüksek E vitamini ,antioksidan içeren yeşil zeytin,bağışıklığa,  göze ,cilde ,kalbe iyi gelir.Damar hastaliklarina karşı koruyucudur.

    Bazı işletmeler ,çiceğinden kolonya, yeşil zeytinden reçel ve siyah zeytinden zeytin ezmesi yaparlar.

     Çekirdek ve küspesinden yakıt yapılır.1977 yılında sobamda yakmışlığım var.

     60 lı yılların sonralarına doğru, zeytinyağ karşıtları, margarinleri halka dayatmayı başardılar.

   Biz  zeytinyağa alışıktık .Pilavlar, çorbalar ,sebze ve etli yemekler zeytinyağ ile lezzetli olur.

Annemizin ,bahçe de,odun ateşinde kara tavada kızarttığı patatesler ,balıklar ,hamur işleri,  salata ,meze çeşitleri ,sabahları kaygana ,menemen zeytinyağ ile lezzetli olur.

Bilhassa kına gecelerinin olmazsa olmazı  zeytinyağlı cevizli lokumların tadı bir şeye benzemez.

Anne kurabiyesi  , şerbetli bazı tatlılar zeytinyağla olur.

   Sobanın üzerinde kızarmış ekmek üstüne ,zeytinyağlı salça sürülürse kim hayır diyebilir..?

Minik bebeklerimizi zeytinyağ ile yağlardık.

   Bir yerimiz ağrısa kantaron çicekleriyle

ve zeytinyağ ile hazrlanan  yağ ,,muhteşem bir koruyucu şifadır.

Bir eklemimiz bertilse, zeytin ve tuz dövülüp bağlanır ,şifa olur.

Sabah aç karnına limon sıkılmış bir fincan zeytinyağ her derde devadır.

Peygamber Efendimiz,

HZ.Muhammed Aleyhisselam ;

" O GÜN KIYAMET KOPACAK DAHİ OLSA AĞAÇ DİKİNİZ"  diyerek ,hadislerinde bildirilmiştir.

Son olarak ,Şair Nazim Hikmet 'ten bir şiir  ekleyeyim.

 YAŞAMAYA DAİR,

YANİ,   ÖYLESİNE CİDDİYE ALACAKSIN Kİ,

YAŞAMAYI,

YETMİŞİNDE BİLE,

MESELÂ ,

ZEYTİN DİKECEKSİN .

HEM DE ÖYLE ,

ÇOCUKLARA FALAN KALIR,  DİYE DEĞİL.

ÖLÜMDEN KORKTUĞUN HALDE ,

ÖLÜME İNANMADIĞIN İÇİN.

YAŞAMAK YANİ..

AĞIR BASTIĞINDAN.

NAZIM HİKMET.

" Bir de zeytinyağ gibi üste çıkıyorsun diye atasözümüz var "

Zeytinyağ alındığı zaman ,babam yumurta pişirtirdi.Kokusunu ve tadını öyle test ederdi.

Selam ve Saygılarımla

Önce ağaçlara.insana.

 
Müyesser GÜZEL / diğer yazıları
•ÖLÜMSÜZ AĞAÇ 05 00:00:00.11.2025
•İÇİMDEKİ BÜYÜK KADIN GİDERKEN 22 00:00:00.10.2025
•Tuğlacı, Hacı Sabri Safi amca 03 00:00:00.09.2025
•TÜRK MILLETİNİN ZAFERLERİ ve DESTANLARI 29 00:00:00.08.2025
•İznik Gölüm 20 00:00:00.08.2025
•Günlerden PAZAR 12 00:00:00.08.2025
•CUMARTESİ 05 00:00:00.08.2025
•CUMA GÜNÜ... 29 00:00:00.07.2025
•ÇARŞAMBA 15 00:00:00.07.2025
•SALI GÜNÜ 02 00:00:00.07.2025
•HAFTANIN YEDİ GÜNÜ PAZARTESİ 25 00:00:00.06.2025
•Hangi Vakitlerde 18 00:00:00.06.2025
•Beddua etme 11 00:00:00.06.2025
•Eski Orhangazi 'mizdeki mesire ,piknik, ve eğlence alanları. 13 00:00:00.05.2025
•Başını Kuma Gömme Vakti Değildir! 05 00:00:00.05.2025
•Türklerin hayat akışı 16 00:00:00.04.2025
•Bir Yolculuk, Güven, Emanet 12 00:00:00.03.2025
•ÇAYLARRR... 18 00:00:00.02.2025
•Ben Selman 01 00:00:00.01.2025
•ORHANGAZİ'DE ESKI KIŞ GÜNLERİ 17 00:00:00.12.2024
•Yalnız Ağaç 09 00:00:00.10.2024
•Gönül 29 00:00:00.07.2024
•AKASYALAR AÇARKEN 08 00:00:00.07.2024
•VEZİRKÖPRÜ PARKINDA, TARİHİ ESERLER. 27 00:00:00.06.2024
•Yeşil tatlı sulu , Ekşi dayanılmaz erikler. 31 00:00:00.05.2024
•Gonca gül 23 00:00:00.05.2024
•19 Mayıs Gecesi 20 00:00:00.05.2024
•"Çömlek Patladı" 12 00:00:00.05.2024
•23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 23 00:00:00.04.2024
•Yıl 2003 ,Günlerden cumartesi. 18 00:00:00.04.2024
•Tuzu kokan kimlikler 05 00:00:00.02.2024
•7 TEPEDEN, 7 DEREDEN NOTLAR 12 00:00:00.01.2024
•Eski Alışkanlıklarımız 03 00:00:00.01.2024
•MEHMETÇİKLERE TÜRK’ÜN DESTANI 27 00:00:00.12.2023
•GAZ LAMBASI 20 00:00:00.12.2023
• Destur Savul 12 00:00:00.12.2023
•Eskici 05 00:00:00.12.2023
•Rüzgar, Ayaz ,Karanlık 15 00:00:00.11.2023
•Havada kasımpatı kokusu var 10 00:00:00.11.2023
• Kimseler yoktu. 08 00:00:00.11.2023
•Pusula 17 00:00:00.10.2023
•Günlük Yaşamdan kesitler 06 00:00:00.09.2023
•TÜRK MILLETİNİN ZAFERLERİ ve DESTANLARI 29 00:00:00.08.2023
•Unut, inceldiği yerden kopsun. 16 00:00:00.08.2023
•Eski Orhangazi’mizde ki mesire, piknik ve eğlence alanları. 10 00:00:00.08.2023
•HASAN DEDE 03 00:00:00.08.2023
•Babam, 27 00:00:00.06.2023
•Merhaba Dünyalılar, 12 00:00:00.06.2023
•HIDIRELLEZ. Hz. HIZIR ile Hz. İLYAS 08 00:00:00.05.2023
•ÖNDEKİ GÜN 01 00:00:00.05.2023
•GÜZEL BİR HAFTA 03 00:00:00.04.2023
•21 Mart- Sultan Nevruz 20 00:00:00.03.2023
•YAŞLI ELMA AĞACI 13 00:00:00.03.2023
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”

Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.