HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 29 EKİM 2025, ÇARŞAMBA

DİNÇER DİMRİT :“ZEYTİN ÜRETİCİMİZİN HAKKINI KORUMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

03.12.2024 11:48
DİNÇER DİMRİT :“ZEYTİN ÜRETİCİMİZİN HAKKINI KORUMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”
DİNÇER DİMRİT :“ZEYTİN ÜRETİCİMİZİN HAKKINI KORUMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”
Mudanya, Gemlik, İznik Ziraat Odası Başkanlarımızla birlikte, Tarım ve Orman Bakanımız Sayın İbrahim Yumaklı ve Bakan Yardımcılarımızla uzun ve verimli bir toplantı gerçekleştirdik. Görüşmede, bölgemizdeki zeytin üreticilerinin en büyük sorunlarından biri olan ürünlerini hak ettiği değerde satamaması konusunu detaylı bir şekilde ele aldık.

Hazırladığım kapsamlı raporu ve çözüm önerilerimizi Bakanımıza sundum. Ayrıca, Marmarabirlik, Tarım Kredi ve Tariş gibi kurumların politikalarının çiftçiden yana yeniden düzenlenmesi gerektiğini açıkça dile getirdik. Sayın Bakanımız ve yardımcılarımız, dile getirdiğimiz sorunların çözümü için ivedilikle harekete geçeceklerini belirttiler. Özellikle, ilgili kurumlarla hızlıca görüşülerek çözüm odaklı çalışmaların hayata geçirileceğinin sözünü aldık.

Bakanlık görüşmemizin ardından, Ziraat Odası Genel Başkanımız Sayın Şemsi Bayraktar'ı genel merkezimizde ziyaret ettik. Kendisine toplantımız hakkında detaylı bir sunum yaparak bir değerlendirme toplantısı gerçekleştirdik. Genel Başkanımız, dile getirdiğimiz konuların sıkı takipçisi olacağını ve üreticilerimizin haklarını savunmak adına gereken tüm çalışmaları sürdüreceğini ifade etti.

Bölgemizdeki üreticilerimizin alın terinin karşılığını alması ve zeytinimizin hak ettiği değeri bulması için Ziraat Odası olarak mücadelemize devam edeceğiz. Bu görüşmelerin olumlu sonuçlarını hep birlikte göreceğimize inanıyorum.

Dinçer Dimrit

Orhangazi Ziraat Odası Başkanı

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.