HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 02 KASIM 2025, PAZAR

İnfaz yasası “RANT”a mı takıldı?

Milyonlarca mahkum yakınının merakla beklediği ve de hükümet yetkililerin 1 yıldan fazladır çıkaracaklarını kamuoyuna duyurdukları infaz yasasının ranta kurban gttiği iddia ediliyor. Mahkum umudu ile geçinen yargı çetesinin infaz yasasını geciktirdiği iddialar arasında.
 
17.11.2024 19:16
İnfaz yasası “RANT”a mı takıldı?
İnfaz yasası “RANT”a mı takıldı?
3. Göz Medya Genel Koordinatörü İrfan Aydın'ın aylardır üzerinde çalıştığı özel dosya kamuoyuyla ilk kez 3. Göz Medya aracılığıyla paylaşılıyor.

Gazetemize özel açıklamalarda bulunan Araştırmacı Gazeteci İrfan Aydın, İnfaz yasasının ranta kurban gittiğine kanaat getirdiğini iddia etti.

Aydın, yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi; "Yaklaşık 1 yıldır hükümet yetkililerinin infaz yasasında düzenleme yaparak mapushaneleri rahatlatacaklarına yönelik açıklamaları kamuoyundan destek bulmasına rağmen sürekli olarak geciktirilmesinin arkasında rantsal ilişkilerin olduğuna dair kuvvetli şüphelerim oluştu.

İnfaz süresi kesinleşmiş birçok dosya Adalet Bakanlığı ve Yüksel Yargıda kurulan rantsal ilişkiler sayesinde yeniden yargılamaya açıldığı birçok dosyanın infazının akçeli ilişkilerle durdurulduğuna yönelik önemli bilgilere ulaştık. Mapushanelerde bile yargıya olan güvenin parasal değerle ölçülmeye başlanmış olmasını yaşanan sürecin geldiği noktayı ortaya koyuyor.

Umut tacirliğine soyunan birçok avukatın ve de yargıda da bağlantısı olduğunu iddia eden bazı şahısların milyon dolarlar karşılığı dosya bozdurdukları iddialar arasında.

9. Yargı paketi içinde yer alacağı bakanlık düzeyinde beyan edilen 4'de 4 ve denetim infaz düzenlemesi de yine paketten çıkarıldı. Yaptığımız araştırmalarda bunda yargı içine çöreklenmiş olan rant çetesinin etkisinin büyük olduğunun bilgisine ulaştık. Bebek katili Abdullah Öcalan'ın affedilmesi ve TBMM'de konuşma yapması gündem edildiği bu günlerde vatan evlatlarına verilen infaz düzenlemesi sözünün aylardır geciktirilmesi kamuoyunda tepkilere yol açıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın ve de TBMM üyelerinin biran önce kamuoyu vicdanını rahatlatacak infaz düzenlemesini yaparak adliye rant çetesinin elinden umut tacirliği fırsatının alınması gerekmektedir. Bazı cezaevlerinde denetim serbestlik hakkı kazanan mahkumların yoğun bir şekilde kurullara takılmaları sonucu oluşan panikde rant çetesinin elini kuvvetlendiriyor. Konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz. Hazrıladığımız kapsamlı raporu da önce Adalet Bakanlığına ardından da gerekli müdahalenin yapılmaması durumunda kamuoyuna sunacağız. 3. GÖZ HRA

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.