HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 02 KASIM 2025, PAZAR

Gelecek Partisi’nden AK Parti’ye geçiş iddialarına yalanlama

12.08.2024 12:24
Gelecek Partisi’nden AK Parti’ye geçiş iddialarına yalanlama
Gelecek Partisi’nden AK Parti’ye geçiş iddialarına yalanlama

Gelecek Partisi Siyasi İlişkiler ve İçişleri Başkanı İzzettin Küçük, Genel Başkan Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti'ye geçeceğine dair iddiaları yalanladı.  Gelecek Partisi Siyasi İlişkiler ve İçişleri Başkanı İzzettin Küçük, Genel Başkan Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti'ye geçeceğine dair iddiaları yalanladı. Kanal 16'ya konuşan Küçük, "Partinin 2 numaralı ismi olarak, bu iddianın tamamen asılsız ve mesnetsiz olduğunu söyleyebilirim" dedi. Küçük, Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullar gereği, tüm partilerle görüştüklerini belirtti. 

Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti'ye geçeceği iddiaları, siyaset gündemine bomba gibi düştü. Davutoğlu, henüz bu iddiayı yalanlamazken, Gelecek Partisi cephesinden açıklama geldi. Kanal 16'ya konuşan Gelecek Partisi Siyasi İlişkiler ve İçişleri Başkanı İzzettin Küçük, "Öyle bir şey yok. Bunlar aslı, astarı olmayan, mesnetsiz iddialar. Umutlarını, gerçekmiş gibi gösterenlerin iddialarıdır bunlar" dedi. Gündemlerinde sadece Türkiye'nin sorunları çözecek eylem planı olduğunu belirten Küçük, "Elbette siyaset diyalog ve uzlaşma sanatıdır. Ancak partinin iki numaralı ismi olarak, Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti'ye geçmeyeceğini kesin olarak söyleyebilirim"  dedi.

"AK PARTİLİLERLE GÖRÜŞÜYORUZ" 

Küçük, Türkiye'nin çok sıkıntılı bir dönemden geçtiğini ve Gelecek Partisi'nin de her siyasi parti lideriyle görüştüğünü anlatarak, şöyle devam etti: "Türkiye gerçekten çok sıkıntılı bir dönemden geçiyor ve arada millet eziliyor. Bu nedenle diyalog yolunu kapatmamak gerekir. Yarın İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, ertesi gün de Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan, Sayın Davutoğlu'nu ziyaret edecek. AK Partililerle de görüşüyoruz. Ancak Türkiye'nin sorunlarını konuşuyoruz. Gelecek Partisi, yeni kurulmuş bir siyasi hareket olmasına rağmen, Türkiye tasavvurunu, dünya uygarlığı fikrini çok güçlü bir şekilde temsil ettiği için, görüşmelerimiz çok fazla. Gelecek Partisi'nin ufku çağdaş uygarlığa en yakın parti olduğu için, görüşme trafiğimiz hızlandı, daha da hızlanacak".

Haber: Mustafa ÖZDAL - kanal16haber.com


Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.