HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 04 KASIM 2025, SALI

Bahçeli'nin resepsiyon tavrı Demirtaş'a özgürlük kapılarını açtı

04.11.2025 11:44
Bahçeli'nin resepsiyon tavrı Demirtaş'a özgürlük kapılarını açtı
Bahçeli'nin resepsiyon tavrı Demirtaş'a özgürlük kapılarını açtı
Ülkemiz ve bölgemizin içinden geçtiği zorlu süreçte dengeler de pamuk ipliğine bağlı olarak duruyor. Üçüncü Göz Medya'da kaleme alınan "Demirtaşsız Dem, Derin Devlete Hizmet Eder" başlıklı makale, kadim devlet anlayışına hizmet eden kesimleri harekete geçirdi. MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli'nin Cumhuriyet resepsiyonuna tavrını ortaya koyması, dengelerin yeniden kurulmasını sağladı. Uzun süredir Üçüncü Göz Medya'nın ısrarla fikri takiple gündeme taşıdığı ve hiçbir yerde yazılıp konuşulmayan infaz düzenlemesinin perde arkasındaki gelişmelerle ilgili analizler, harfi harfine karşılık buluyor.

Ramazan Bayramı öncesinde yeni infaz düzenlemesinden hangi mahkûmların yararlanacağının netleştirilmesi için cezaevleri yönetimlerine bildiri bile gitmiş, yasanın taslak metni duyuru panolarına asılmıştı. Ancak son andaki müdahale süreci Kurban Bayramı öncesine taşınmış, gerek hükümet yetkilileri gerekse de Cumhur İttifakı paydaşı MHP yöneticileri bayramda mahkûm ve mahkûm yakınlarına çifte bayram yaşatılacağının müjdesini vermişlerdi. Tüm hazırlıklar tamamlanmış, cezaevleri yeni düzenlemeye göre planlamalarını bile yapmışlardı. Ne olduysa DEM heyeti ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görüşmesi sonrası olmuş ve infaz düzenlemesi son anda paketten geri çekilmişti.

Kameralar önünde bir yatağı üç kişiyle paylaşmak zorunda kalan mahkûmların haklarını savunur gibi yapan DEM heyetinin, kapalı kapılar ardında terör örgütü PKK üyelerinin yararlanacağı düzenlemelerin öncelikli olması gerektiği, bu düzenlemeler yapılmadan adli mahkûmlara yarayacak yasal değişiklikleri kabul etmeyecekleri yönünde tavır takındıkları kamuoyuna yine ilk kez gazetemizde yayınlanan değerlendirme yazılarından öğrenilmişti. DEM heyetinin terörist başı Abdullah Öcalan ile Selahattin Demirtaş arasına sıkışması nedeniyle yaşanan krizin aşılması için MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli, Demirtaş'ın barış sürecine olan katkısını dile getirerek hükümet kanadının Demirtaş konusundaki tavrını ortaya koymuş oldu. Demirtaş'ın salınmasına hükümet kanadı ve bilhassa MHP'nin karşı olmadığı ortaya çıkınca gözler İmralı'ya çevrilmişti.

Öcalan'ın Demirtaş'ın salınmasına razı olmaması nedeniyle infaz düzenlemesi askıya alınmış, kriz derinleşmişti. Öcalan'ın her isteğinin verilmesi onu süreçte söz hakkı sahibi yapmıştı. AK Parti'nin de yönünü Öcalan'a dönmesi, Demirtaş'ın yasal hakkı olan tahliyesini bir başka bahara ertelemişti. MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli'nin geçtiğimiz hafta Salı günü TBMM grup toplantısında anayasanın ilk dört maddesine ve vatandaşlık tanımı yapan Türklük maddesine vurgu yaparak bunlara dokunulmasının imkânsız olduğunu belirtmesi ve Cumhuriyet resepsiyonuna partisinden kimseyi göndermemesi Ankara'da bomba etkisi yaratmıştı. Akabinde kulislere yansıyan bilgilere göre MHP, CHP ve İYİ Parti kurmaylarının bir araya gelip gelişmeleri değerlendirmesiyle Ankara'da kartlar yeniden karıldı.

Pazartesi sabah saatlerinde İmralı'ya giden DEM heyetinin Abdullah Öcalan'a gelişmeler hakkında bilgi verdiği, DEM seçmeninin Demirtaş'sız Öcalan ile ikna olmadığı da vurgulandığı iddia ediliyor. Gerek MHP'nin rest çekmesi, gerekse DEM seçmeninin Demirtaş konusundaki kararlı tutumu Öcalan'a da geri adım attırdı. Aynı gün AK Parti kabinesi toplanarak akşam saatlerinde Demirtaş için AİHM kararlarının uygulanacağı duyuruldu. Haber kanallarının son dakika gelişmesi olarak servis ettiği Demirtaş kararı, adli mahkûmları da umutlandırdı. İnfaz düzenlemesinin geciktirilmesinin baş nedeni olan Demirtaş kararı sonrasında, bu hafta adli mahkûmların bekledikleri umutlu gelişmelerin peş peşe hayata geçirileceği öğrenildi.

3. Göz Özel Haber/ İrfan Aydın

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.