HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 04 KASIM 2025, SALI

Sahada Caner Kaya Rüzgarı

03.11.2025 15:49
Sahada Caner Kaya Rüzgarı
Sahada Caner Kaya Rüzgarı
Bursa Süper Amatör Küme 3. Grup'ta mücadele eden Orhangazi Hürspor, hafta sonu oynadığı kritik 19 Mayıs karşılaşmasından 2-0'lık net bir galibiyetle ayrıldı. Ancak bu galibiyetin perde arkasında tek bir isim vardı: Caner Kaya. Saha boyunca sergilediği mücadele, liderliği, bitmek bilmeyen enerjisi ve 90+2'de attığı jeneriklik golle Caner, hem taraftarın hem de teknik ekibin takdirini kazandı.

2001 doğumlu, Tekkeköy'ün yetenekli evladı Caner Kaya, futbola Orhangazi Gençlerbirliği'nde başladı. Henüz genç yaşta gösterdiği üstün performansla dikkatleri üzerine çeken Caner, 2017 yılında aldığı filiz lisansla futbol kariyerinin ilk adımını attı. Orhangazi futbolunun altyapısından yetişip bugün Hürspor formasını terleten Caner, sahadaki olgunluğu ve oyun zekâsıyla profesyonel bir futbolcunun tüm özelliklerini taşıyor.

Kariyerinde Gençlerbirliği, Gökçeadaspor ve Hürspor formalarını giyen Caner Kaya, 2025 yılında yeniden Orhangazi'ye dönüş yaparak yuvasına kavuştu. Ancak bu dönüş sıradan bir transfer değildi; adeta bir yeniden doğuştu. Gökçeadaspor'da edindiği tecrübe, sahaya yansıyan olgunluk ve oyun disipliniyle birleşince, Hürspor forması altında farklı bir kimliğe büründü.

19 Mayıs karşılaşmasında Caner Kaya adeta sahada basmadık yer bırakmadı. Orta alanda oyunu kuran, rakip savunmayı sürekli zorlayan, pozisyon hazırlayan ve arkadaşlarını yönlendiren Caner, 90 dakika boyunca takımın beyni gibi oynadı. 90+2'de ise bitmek bilmeyen enerjisinin ödülünü aldı. Ceza sahası dışından mükemmel bir vuruşla topu filelere gönderdiğinde, tribünlerde coşku seli yaşandı. O gol sadece bir skor değil, Caner'in yeniden futbola dönüşünün, yeniden doğuşunun sembolüydü.

Teknik Direktör Ercan Sevinç ve ekibinin de sıkça övdüğü Caner, saha içindeki ağabeyliğiyle de genç oyunculara örnek oluyor. Sessiz ama kararlı duruşu, takım arkadaşlarına olan desteği ve özverili çalışmasıyla Hürspor soyunma odasında da lider bir figür haline gelmiş durumda. Antrenmanlardaki disipliniyle, maçlardaki sorumluluk bilinciyle ve sahadaki profesyonelliğiyle Caner Kaya, sadece Hürspor'un değil, Orhangazi futbolunun da önemli kazanımlarından biri.

Taraftarlar, uzun zamandır böylesine karakterli bir performans izlemediklerini dile getirirken, Caner Kaya ismini tribünlerde sık sık duymak artık şaşırtıcı değil. Onun sahada varlığı, sadece rakip için değil, kendi takımı için de güven kaynağı haline gelmiş durumda.

Orhangazi Hürspor'un bu sezonki çıkışında en büyük pay sahiplerinden biri artık belli: Caner Kaya. Hem yeteneği hem karakteriyle fark yaratan bu genç futbolcu, sadece attığı gollerle değil, futbol anlayışıyla da alkışı hak ediyor. Hürspor'un başarısında Caner'in imzası var  hem sahada hem ruhunda. Haber-Muharrem Değirmen / 3. Göz HRA

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.