HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 29 EKİM 2025, ÇARŞAMBA

"Sessiz Kalmak Zulme Ortak Olmaktır"

Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu'ndan Doğu Türkistan Tepkisi:
 
29.10.2025 00:43
"Sessiz Kalmak Zulme Ortak Olmaktır"
"Sessiz Kalmak Zulme Ortak Olmaktır"
Batı Asya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, Doğu Türkistan'da yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekerek, uluslararası topluma çağrıda bulundu.

Yardımcıoğlu, "Doğu Türkistan'dakiler insan değil mi? Sessiz kalmak, zulme ortak olmaktır" ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Yardımcıoğlu, yaptığı açıklamada Doğu Türkistan'da milyonlarca insanın temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakıldığını vurguladı. Camilerin kapatıldığı, dini uygulamaların yasaklandığı, toplulukların zorla asimilasyon politikalarına tabi tutulduğunu belirten Yardımcıoğlu, eğitim ve iş hayatında da ağır ayrımcılığın yaşandığını ifade etti.

 "Binlerce kişi keyfi tutuklamalarla, zorla çalıştırma ve baskı politikalarıyla karşı karşıya. Bu tablo, insanlık vicdanını derinden yaralıyor."

Yardımcıoğlu, yaşananların uluslararası insan hakları sözleşmelerine açıkça aykırı olduğunu dile getirerek, "Sessiz kalmak, bu zulmün sürmesine hizmet etmektir" dedi.

Açıklamasında Filistin ve Gazze'deki insani trajedilerin dünya gündeminde hak ettiği ilgiyi gördüğünü ancak Doğu Türkistan için aynı duyarlılığın gösterilmediğini belirten Yardımcıoğlu, "Neden Doğu Türkistan'daki mazlumlar bu kadar görmezden geliniyor, anlamakta zorlanıyoruz" ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, sözlerini şu çağrıyla tamamladı:

 "Bizler, Doğu Türkistan halkının özgürlük ve adalet mücadelesinin yanındayız. Tüm uluslararası toplumu insanlık onurunu korumaya, sessiz kalmamaya davet ediyoruz. Adalet, insanlık ve özgürlük için ses verelim."

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.