HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 03 EKİM 2025, CUMA

HANGİ TARIM POLİTKALARI?

02.10.2025 00:00
Tarım, insanlığın varoluşundan bu yana en temel üretim biçimi olarak toplumların kaderini belirlemiştir. Toprağı işleyen, tohumu toprakla buluşturan ve alın teriyle ürününü sofralara ulaştıran çiftçi, yalnızca üretici değil aynı zamanda bir medeniyet kurucusudur. Tarih boyunca tarımsal üretim, şehirlerin büyümesine, imparatorlukların ayakta kalmasına ve milletlerin geleceğini güvence altına almasına hizmet etmiştir. Bugün dünyanın en gelişmiş ülkelerine bakıldığında, ekonomilerini inşa ettikleri ilk basamağın güçlü bir tarım politikası olduğu görülmektedir. Ne var ki Türkiye gibi binlerce yıllık tarım kültürüne sahip bir ülkede, tarımın hak ettiği değeri bulamadığını, köklü bir stratejiden yoksun olduğunu, günübirlik politikaların gölgesinde üreticinin yalnız bırakıldığını görmek acı bir gerçektir.

Ülkemizde tarım uzun süredir bir milli politika olarak değil, iktidarların değişken önceliklerine göre ele alınmaktadır. Seçim dönemlerinde hatırlanan, miting meydanlarında verilen vaatlerle gündeme gelen fakat sonrasında unutulan bir sektör haline getirilmiştir. Oysa tarım yalnızca bir üretim alanı değildir; milli güvenliğin, ekonomik bağımsızlığın, toplumsal barışın ve kültürel kimliğin temel direklerinden biridir. Açlıkla karşı karşıya kalan bir toplumun ne kadar güçlü ordusu olursa olsun, bağımsızlığını sürdürmesi imkânsızdır. İşte bu nedenle tarımı sadece ekonomik bir sektör olarak değil, bir beka meselesi olarak değerlendirmek gerekir.

Bugün ülkemizde çiftçinin yaşadığı sorunların en başında plansızlık gelmektedir. Hangi ürünün nerede ekileceğine dair uzun vadeli bir strateji olmadığı için üretici çoğu zaman kendi başına karar vermek zorunda kalıyor. Bir yıl fiyatı yüksek olan ürün ertesi yıl herkes tarafından ekiliyor, ardından arz fazlası oluşuyor ve fiyatlar çöküyor. Çiftçi emeğinin karşılığını alamıyor, borçla üretime devam etmek zorunda kalıyor. Böylece sürekli bir kısır döngü yaşanıyor. Bu plansızlık, yalnızca üreticiyi değil tüketiciyi de mağdur ediyor; çünkü bir üründe bolluk yaşanırken diğerinde kıtlık ortaya çıkıyor.

Çiftçinin belini büken en önemli sorunlardan biri de yüksek girdi maliyetleridir. Mazot, gübre, tohum, ilaç ve elektrik fiyatları her geçen gün artıyor. Üretici daha tarlaya adım atmadan büyük bir borcun altına giriyor. Girdi maliyetleri dövize endeksli olduğu için uluslararası krizler, kur dalgalanmaları doğrudan çiftçiyi vuruyor. Çiftçi, ürettiği malı satsa bile çoğu zaman maliyetini bile çıkaramıyor. Bu durum köylüyü üretimden soğutuyor, tarlalar boş kalıyor, gençler köylerden şehirlere göç ediyor. Tarım nüfusunun yaşlanması, gelecek açısından daha büyük bir risk oluşturuyor. Çünkü toprakla uğraşan yeni bir kuşak yetişmiyor.

Bir diğer temel sorun ise pazarlama ve fiyat istikrarsızlığıdır. Çiftçi, ürününü çoğu zaman değerinde satamıyor. Aracıların elinde ezilen üretici, alın terinin karşılığını bulamıyor. Hal sistemindeki karmaşa, büyük market zincirlerinin baskısı ve ithalat lobilerinin etkisi yüzünden çiftçi kazanamıyor, tüketici de ucuz ürün tüketemiyor. Çelişkili gibi görünen bu durum aslında sistemin adaletsizliğini ortaya koyuyor: Çiftçi zarar ediyor, tüketici pahalıya yiyor, fakat aradaki zincir kazanmaya devam ediyor.

Türkiye'de tarım arazilerinin sürekli küçülmesi de ciddi bir sorundur. Miras yoluyla parçalanan araziler, verimli tarımı imkânsız hale getiriyor. Küçük parsellerde modern tarım tekniklerini uygulamak zorlaşıyor. Bu nedenle toplulaştırma projeleri hızla hayata geçirilmeli, çiftçilerin birleşerek daha büyük ve verimli alanlarda üretim yapmaları teşvik edilmelidir. Aksi takdirde küçük ve parçalı araziler, çiftçiyi her geçen gün daha da yoksullaştıracaktır.

İthalat politikaları da tarımı çıkmaza sürükleyen önemli faktörlerden biridir. Üretici alın teriyle ürün yetiştirirken devletin ithalat kapılarını açması, çiftçinin emeğini değersizleştiriyor. Birçok üründe, özellikle hububatta, bakliyatta ve hayvancılıkta uygulanan ithalat politikaları, yerli üreticiyi rekabet edemez hale getiriyor. Bu da tarımsal üretimin giderek azalmasına, dışa bağımlılığın artmasına yol açıyor. Oysa tarımda dışa bağımlılık, milli güvenlik açısından en büyük tehlikedir. Çünkü bir gün ithalat yaptığımız ülkeler kapıları kapatırsa, toplum olarak açlıkla yüzleşmek zorunda kalırız.

İklim değişikliği ve su kaynaklarının azalması da tarımı tehdit eden küresel boyutlu sorunlardır. Kuraklık, sel, don ve aşırı sıcaklar her yıl tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor. Özellikle İznik Gölü havzası gibi bölgelerde su seviyesinin düşmesi, çiftçiyi zora sokuyor. Modern sulama tekniklerine geçilmediği, su kaynakları bilinçsizce tüketildiği sürece tarımsal üretim daha da azalacaktır. Bu noktada tarım politikalarının iklim değişikliği gerçeğini dikkate alması ve sürdürülebilir su yönetimini hayata geçirmesi kaçınılmazdır.

 
Enbiya Bakır / 'ZAFER' e Doğru / diğer yazıları
•HANGİ TARIM POLİTKALARI? 02 00:00:00.10.2025
•ORHANGAZİ’NİN GELECEĞİ İPOTEK ALTINDA 25 00:00:00.09.2025
•Orhangazi’nin Kurtuluşunda Tarih, Vefa ve Eksiklikler 17 00:00:00.09.2025
•Refik Atay ve Derviş Tarakçıoğlu 10 00:00:00.09.2025
•Gençlik Umudun ve Çıkmazların Kesişiminde 03 00:00:00.09.2025
•Bir Milletin Varoluş Destanı 30 Ağustos 29 00:00:00.08.2025
•Depreme Hazırlıksız Orhangazi 20 00:00:00.08.2025
•Yeniköy Sahası Çürürken Kim Seyirci, Kim Sorumlu? 12 00:00:00.08.2025
•Bursa Mitinginde Milli Duruşun Fotoğrafı 05 00:00:00.08.2025
•Orman Yangınları ve Sınıfta Kalan Orman Bakanı 29 00:00:00.07.2025
•Bekir Aydın! Hani sporcunun dostu idin? 24 00:00:00.07.2025
•GENÇLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI: ORHANGAZİ’DE SOSYAL YAŞAM NEREDE? 15 00:00:00.07.2025
•Kerbela ve Hz. Hüseyin’den Öğrendiğim İlk Hakikat 05 00:00:00.07.2025
•GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE UNUTULAN BİR TARİH ILIPINAR HÖYÜĞÜ 02 00:00:00.07.2025
•Yaşamın Kökü mü, Kârın Dibi mi? 25 00:00:00.06.2025
•Yönetilemeyen İlçe Orhangazi 18 00:00:00.06.2025
•Çocukların Gözlerinde Saklı Bir Milletin Hikayesi 11 00:00:00.06.2025
•Bir Otelin Sessiz İhaneti 29 00:00:00.05.2025
•Bir Milletin Dirilişi ve Gençliğe Emanet Edilen Bir Cumhuriyet 18 00:00:00.05.2025
•Ekümeniklik İddiası ve Lozan Antlaşması 13 00:00:00.05.2025
•Bu Bir Gözdağı mı, Yoksa Sessiz Bir Keşif mi? 05 00:00:00.05.2025
•Milli Egemenlik, Göç Politikaları ve Tehdit Altındaki Türkiye 22 00:00:00.04.2025
•Şehitlerimizi Unutmak İhanettir, Anmak ise Vefa Borcudur! 16 00:00:00.04.2025
•Prof. Dr. Haydar Baş’ı Vefatının 5. Yılında Rahmetle Anıyoruz 14 00:00:00.04.2025
•Adaletin Peşinde: Tarihten Günümüze Adalet Mücadelesi 09 00:00:00.04.2025
•Orhangazi'nin Lojistik ve Depolama Potansiyeli: Değerlendirilmeyi Bekleyen Bir Fırsat 26 00:00:00.03.2025
•Çanakkale’de Kanla Yazılan Destan ve Orhangazi’nin Kahraman Evlatları 16 00:00:00.03.2025
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.