HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 17 HAZİRAN 2024, PAZARTESİ

Muharrem ayı ve Ehl-i Beyt anlayışı

03.08.2023 00:00
Kur'an-ı Kerimde ''ayların sayısı on iki'' (Tevbe 36) olduğu bildirilir. Kâinatın yaratılışında, göklerin ve yerin yaratılışında, devri âlemde, düzenlerinde ilmi ve akli gerçekler vardır.

Hz. Adem'den (a.s), Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'ya (s.a.a) geçen ve kıyamete kadar gelecek günler ve aylar, Muharrem ayında İmam Hüseyin'in (a.s) şehadeti, Kerbela acısı, feryadı kadar müminleri derinden üzen bir hadiseye şahit olmamıştır. Olmayacaktır.

Bu sebeple Yezid'in zulmü sadece, Allah Resulü'nün evlatlarını öldürmesi ile sınırlı kalmamıştır.

Nasıl ki, Ehl-i Beyt ile ilgili ayet-i kerimeleri, hadis-i şerifleri gizlediler, hatta yalan hadis uydurdular ise, Muharrem ayını, Kerbela olayını örtmek için, yok şu olaylar, yok Hz. Nuh'un (a.s) zamanından aşureye kadar bir çok şey uydurdular...

Aradan 1400 kusur yıl geçmesine rağmen, bugün diyanet dahi, Ehl-i Beyt'i, gizliyor.

Yok ümmet, yok bütün evli hanımları demek, diye tefsir yapabiliyorlar.

Ehl-i Beyt, Hamse-i Al-i aba ancak ve ancak;

Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)

Hz. Fatıma,

Hz. Ali,

Hz. Hasan,

Hz. Hüseyn'dir.

Muharrem ayında, Kerbelâ bütün hadiseleri içinde toplayan bir özdür. Bir çekirdektir. Bit tohumdur. Bu öyle bir tohum ki, sevenlerin Kerbelâ gözyaşı ile ıslanan sevgi bahçelerinde açan, gül'den olan güllerdir.  Nazlı nazlı açan ehl-i beyt güllerinin rengi, kokusu, hayata bakışları ve yaşayışları Âlemlerin Efendisi Habib-i Kibriya'nın misk kokusudur. Hayatının, davasının, tebliğinin, sünnet ölçüsünün mihenk taşlarıdırlar.

Hakkı sahibine teslim ederek; Prof. Dr. Haydar Baş'ın Ehl-i Beyt külliyatına bakmadan geçemeyiz.

Unutturulmaya, üzeri örtülmeye çalışılan gerçekleri ortaya çıkaran, Allah Resulü'nün (s.a.v) veda hutbesinde emanet olarak bıraktığı yüce emaneti, ehl-i beyt pınarından, arı, duru ve berrak bir şekilde anlatan, eserleri bizlere kazandıran üstadımızın, gözümüzde ve gönlümüzde açtığı idrak ve anlayış sebebiyle bu satırları yazabiliyoruz.

Muharrem ayı , ehl-i beyti doya doya anacağımız, hatıralarını tazeleyeceğimiz aydır.

Muharrem ayı Kerbela'ya âşık olan şairlerin dillerinden dökülen, divanlarına konan şiirlerine bakma günüdür.

Muharrem ayı ehl-i beyt imamlarını, aşk pınarlarını, Hz. Muhammed'in (s.a.v) pak neslinin İslam'ı yaşamalarındaki kemalâtını anlama ve izlerini takip etmedeki dikkat ve inceliktir.

Erzurumlu Muhammed Lütfi şiirlerinde muharrem ayını ve Kerbela'yı şöyle anlatır:

Ravzadan beni ayırdız

Zalim Yezid'e duyurduz

Kerbala'da iş kayırdız

Bugün mah-ı muharrendir



Cedim Habib-i Kibriya

İmam-ı cümle enbiya (Bütün peygamberlerin imamı)

Babam serdar-ı evliya (Bütün evliyaların başı)

Bugün mah-ı muharemdir



Ceddim benim Nur-i Hüda

Hayder babam şir-i Huda (Allah aslanı)

Zehra anam hayru'n-nisa

Bugün mah-ı muharemdir



Garip düştük bu illerde

Söylendik dilden dillerde

Gark olduk kandan göllere

Bugün mah-ı muharemdir



Lütfi diraz etme sözü

Yüreklere urma közü

Haşre dek çıkmaz bu sızı

Bugün mah-ı muharemdir



İmam Hüseyin'in (a.s) hac döneminde Arafat çadırında yaptığı duasında:

 ''Seni yitiren ne bulmuş ki? Seni bulan ne yitirmiş ki? (1)Buyuruyor.

Edipler, hukemalar, âlimler… Sadece bu sözün gücü ve tesirinden ehl-i beyt kapısından Yunus inceliği ile başını kaldırmazlar…

Ta ki ''Bizim Yunus'' hitabı gelene kadar…

Muharrem ayı Ehl-i Beyt deryasında yüzen gemiyi aşura limanında demirlemektir.

Burada, Allah Resulü'nün "cennet reyhânım" buyurduğu, evladım dediği İmam Hüseyin duruşu var. Burada takva var. Bu duruşta hak yolda mücadelenin ilklere kadar işleyen, şairin dediği, "Hakkı tutup kaldırmak" var.

Bu duruşta Allah Resulü'nün hicâbı, Hz. Fâtıma'nın ciğer paresi, İmam Ali'nin şecaati, İmam Hasan'ın kardaşı var.

Bu duruşun ardında kıyamete kadar mümin görünen münafıkların yıkılışı var.

Bu duruş kıyamete kadar her gün kendini sevap, rahmet ile yenileyecek. Müminler göz yaşı döker.

Dualar, sevdalar, ümitler, ehli beyt sevgisi, ebedi özlemle tatlanır.

Ölçüde zirve nesil Ehl-i Beyt:

''Bir gün Hz. Hüseyin (a.s) bir yerde oturuyordu. O sırada bir cenaze oradan götürülüyordu. Cenaze götürülür götürülmez insanlar ayağa kalktılar. Bunun üzerine İmam (a.s) insanların, Peygamberimizin (s.a.v) bir cenaze geçeceği sırada ayağa kalktığını duydukları için bunun sünnet olduğunu düşünerek sürdürdükleri bir yanlışı düzeltme gereği duydu ve şöyle dedi:'' Bir yahudinin cenazesi geçiyordu ve Peygamberimiz (s.a.v) de yolda oturmuştu. Peygamberimiz (s.a.v) yahudinin cenazesinin, başının yukarısında olmasını istemedi, bu yüzden ayağa kalktı''(2)

Hz. Ali (a.s) buyuruyor:

''İnsanlar elbiseyi ters giyer gibi, İslam'ı ters giyeceklerdir'' (3)

Ehl-i beyt ölçüsü, hane-i saadette canlı olarak yaşanan İslam'ı anlamak ve yaşamaktır.

Faiz haramdır. Ama çeşitli bahanelerde, aldanmalarla Müslümanlar arasında faiz yenilir yutulur hale gelmiştir. Tesettür manasından sapmış, zina yayılmış, itikadı esaslar ters dönmüştür.

Gerek ibadet konusunda, gerek, itikadımız ve ahlaki prensipler konusunda sapmalar, hakikati tersine döndürme gayretleri ''üzerimize fitnelerin sel gibi'' geleceğini haber veren Allah Resulü (s.a.v) : ''Ehl-i beytim Nuh'un gemisidir'' buyurarak kurtuluşun bu gemiye sığınmakta olduğunu haber vermiştir.

İslamî şuur ne denli nazik bir çizgidir ki Kerbela da Hz. Hüseyin'in safında yer alan şehitlerden Vakkas oğlu Haşim, babası cennet işle müjdelenen,  ama kendisi Yezid'in safında olan Ömer bir Sa'd'ın gönderdiği katillere şöyle sesleniyordu:

''Ey, bahtsız, Baki olan nimet, fâni olan saadetten daha ilerdedir. Ve hak ehli gerçi mağlup olur ama aslında galiptir.'' (4)

''İmam Bâkır (a.s) buyurnuştur ki:

İmam Zeynelabidin (a.s) gece-gündüz bin rekât namaz kılıyordu. Nitekim Emirü'l Mü'minin Hz. Ali (a.s) da böyle yapıyordu.''(5)

''Ravi Diyor ki:

İmam Zeynelabidin abdest aldığında rengi sararıyordu.

Ailesi, ''Seni böyle sarartıp rahatsız eden nedir?'' diye sorduklarında şöyle buyuruyordu:

''Kimin huzurunda durmaya hazırlandığımı bilmiyor musun?''(6)

''İmam Bâkır (a.s) buyurmuştur ki:

''Babamın alnında şişkinlik eseri vardı (çok secde ettiğinden dolayı nasır bağlamıştı) her yıl iki defa onu kesiyordu. Bundan dolayı ''Ze's- Sefenat'' (Nasır Sahibi) diye lakap almıştı'' (Age. S.114)

Muharrem ayında işte bu özü anlamaya çalışmalıyız.

Bir gün Allah Resulü (s.a.v) sabah namazında mescide geldiğinde yüzü sararmış ve yorgun olduğu göründü. Ashab sordular. Ya Resulallah, seni yorgun görüyoruz. Sevgili Peygamberimiz cevap verdi.

''Yedi uzun sure ile namaz kıldım''

Ehl-i Beyt anlayışında, çıkar hesapları, bir takım dünya menfaatleri yüzünden, iktidar hırsı ve dünya malı sevdasından dini ve dindaşını satmak yoktur.

Ehl-i Beytte kâmil insan modeli ve seyr-i suluk vardır.

Hz Hüseyin'in mert ve dürüstlük duruşu vardır:

''Hak bildiğim yoldan dönmem.''

Muharrem ayını, ehl-i beyti, İslam'ın kurtarıcı yaşam biçimini anlamayan, nefsinin çirkin arzularına kul köle olan, nifak çukurlarına düşen, İslam adına katliam yapan her türlü yalanı ve aldatmayı tecavüzü zulmü işleyen, günahlarına dinini alet edenler hakkında İmam Zeynelâbidin'in (a.s) sözünü söylemek lazım:

"Kerbelâ sahrasında Peygamber çiçeklerine güya Tekbir getirerek kıyanlar, bedenlerden ayrılmış başları, sandukalara doldurularak sokaklarda ve caddelerde dolaştırdılar. Bu duruma ağlayanları gören İmam Zeynelâbidin (a.s) şöyle dedi

''…Şu kadınlar ağlıyorsa bizi kim öldürdü'' (7)

Yapılması gereken, ehl-i beytin, canlara can veren hayat suyunu benliğimize, ruhumuza ulaştırmaktır. O öyle bir sudur ki;

Kevser serinliği verir.

Ehl- Beyt heran Hakk'ın zikri ile dirilmektir.

''Cennet kadınlarının efendisi'' Hz. Fatıma'ya komşu olmaktır. ''Cennetin özlediği Hz. Ali'nin yanında, Cennet gençlerinin efendisi, Kevser havuzunun sakileri Hz. Hasan ve Hüseyin ile bir ve beraber olmaktır.

Bu suyun ulaşmadığı yerler, gönüller, çorak kalır.

Muharrem ayının bu yönü ile şahsımız, ailemiz ve İslam âlemi hakkında hayırlar getirmesini niyaz ederim.

Kaynakça;

1- İmam Hüseyin Prof. Dr. Haydar Baş. İcmal yy. İst.2010 s64

2-Age s. 65

3-Age s. 287

4-Age s. 606

5-İmam Zeynelabidin Es-Seccad. Prof. Dr. Haydar Baş. İcmal yy. İst.2011 s.109

6-Age s.107

7-Age s 237

 
FEYYAZ İNANÇ - KULVAR / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.