HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 18 OCAK 2025, CUMARTESİ

YILLAR ÖNCE UYARMIŞTIK. 3. GÖZ MEDYA YİNE HAKLI ÇIKTI

16.01.2025 10:49
YILLAR ÖNCE UYARMIŞTIK. 3. GÖZ MEDYA YİNE HAKLI ÇIKTI
YILLAR ÖNCE UYARMIŞTIK. 3. GÖZ MEDYA YİNE HAKLI ÇIKTI
3. Göz Medya Genel Koordinatörü İrfan Aydın'ın 2011'de kaleme aldığı yazı gündem oldu. Köşe yazısında bugün yaşananları 15 yıl önce yazan İrfan Aydın'ın makalesini tekrar sizlerle paylaşıyoruz.



BDP yasal hakkını kullandı,

İhanetin sorumlusu MHP, AKP ve CHPdir

Son günlerde ülke gündemini derinden sarsan Demokratik Toplum Kongresi sonuç bildirisinde yer alan Kürdistan Federasyonu ve federe devlet yapısı, toplumun her kesiminde sıcak tartışmalara yol açtı.

Herkesimden BDP yöneticilerine ağır eleştiriler yükselmeye başladı. Bazıları Cumhuriyet Savcılarını göreve davet ederken, bazıları da bu taleplerin parti kapatma gerekçesi olacağı zırvasını savunup duruyor. Zırvasını diyorum zira parti kapatma meselesi hukuki bir meseledir. Bir siyasi partiyi ancak hukuk yoluyla kapatabilirsiniz. Yani yasalara karşı gelmişse..Şimdi Demokratik Toplum Kongresi sonuç bildirgesine baktığımızda yasalara aykırı bir yan gören varsa beri gelsin.

Ne var sonuç bildirgesinde? Demokratik özerk bir yönetime geçilmesi, Kürdistan özerk yönetimine bölgedeki yer altı ve yer üstü doğal kaynaklardan pay aktarılması, dil hürriyeti, inançlarını belirleme ve yaşama hürriyeti vs. kısaca özerk bir yönetim talepleri var. Şimdi bu hukuksal taleplerin dile getirildiği bir kongre için kıyametleri koparanlar ya da seçmenlerine karşı öyle görünme gereği hisseden parti temsilcileri, bu ihanet yasalarını çıkarırken akılları nerelerindeydi diye sormadan geçemeyeceğiz. Zira Kürdistan Özerk Bölgesi talebi tamamen Anayasamıza uygun, yasalar içinde garanti altına alınmış bir taleptir. Kabul etsek de böyle etmesek de böyle. Eğer ki bu talep doğrultusunda gerekli referandum izni verilmezse BM Türkiye'ye askeri, ticari ve de fiili müdahalede bulunabilir. Yanlış okumadınız, Kürdistan Özerk Bölgesi talebi doğrultusunda yapılacak olan referandum talebine olumlu cevap verilmez, referandum sonrasında da gereği yerine getirilmezse BM, NATO güçlerini de kullanarak ülkemize her türlü yaptırımı uygulama hakkına ve de mecburiyetine kavuşacaktır. Şuan lütfedip yarım bırakmadan okuduğunuz bu yazı bir senaryonun parçası ya da komplo teorisi değildir.

Mevcut hukuki durumu dolandırmadan, sağa sola çekmeden, kafa karıştırmadan olduğu gibi net bir şekilde ortaya koyuyoruz. Bu bakış açısını genel yayın yapan gazete sayfalarında ya da tv. Kanallarında arzı endam eden konuşmacıların ağzından çıkan sözlerde görmemiş olmanız, yazılanların hayali olduğunu gerektirmez. Evet bir kez daha net bir şekilde söylüyoruz ki Kürdistan ya da başka İSTAN federasyon talepleri tamamen meşrudur, Anayasamızla da güvence altına alınmıştır.

Bu ihanetin baş aktörü MHP, uygulayıcısı AKP, destekçisi de CHPdir

Şimdi gelelim sözün özüne. Anayasamızda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter bir devlet olduğu, dilinin Türkçe, Bayrağının Türk Bayrağı, kurucu milletinin de Türk Milleti olduğu kesin çizgilerle çizilmiş olmasına, üniter yapıyı bozma girişimlerine karşı sert tedbirlerin alınması emredilirken, nasıl olur da federasyon talepleri Anayasaya uygun olabilir? İşte bu soruyu bizi yönetsinler, ülkemizin zenginliklerini halkımız yararına kullansınlar, kanla canla kurduğumuz devletimizi yüceltsinler diye Ankara'ya gönderdiğimiz siyasilerimize ve de onların buralardaki uzantılarına sormamız gerekiyor. Uluslar arası anlaşmaları Anayasamızın üzerinde tutan kanunların TBMMde kabul edilmesi için el kaldıran vekilleri biz gönderdik Ankara'ya. Yetmedi. Sonrasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümetlerinin 1966 yılından beri imzalamamak için direndiği BM self determinasyon meşhur deyimle İKİZ YASALAR bir çırpıda 57. Hükümet döneminde imzalandı. İkiz Sözleşmeler olarak adlandırılan bu ihanet yasalarında yer alan "Bütün halklar kendi kaderini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler… Bütün halklar… doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir, maddesi 16 Aralık 1966 yılında BM tarafından imzaya açılmış olmasına rağmen Türkiye 37 yıldır, bu sözleşmeleri onaylamıyordu. Fakat, MHP'nin de içinde bulunduğu Anasol-M hükümeti döneminde 15 Ağustos 2000 günü Büyükelçi Volkan Vural, New York'ta sözleşmelere Türkiye adına imza koydu ve 18 Ağustos 2000 günü de sözleşmeler Bakanlar Kurulu'nda onaylandı. (bakınız; "Resmi Gazete, sayı 24352, Mart 2001")

Şimdi anladınız mı MHP yöneticilerinin pasif muhalefetlerinin nedenlerini. Bakanlar Kurulunda MHP, DSP ve Anavatan koalisyon hükümetinin onayıyla yasalaşan bu ihanet yasalarının geçerlilik kazanabilmeleri için TBMMden de geçmeleri gerekiyordu. İhanet yasalarını TBMM gündemine getirme cesareti gösteremeyen 57. Hükümet, çareyi topu taca atarak ani bir kararla erken seçim ilan etmekte buldular. Nihayet yasalar 59. Hükümet döneminde CHPnin de desteğiyle TBMMden geçerek yasallaştılar. Yani artık Türkiye'nin bölünmesini, federasyon yapısına geçmesini, çok dilli, çok bayraklı vs. bir hal almasını talep etmek yasal bir hak oldu. Bunun adına ihanetin yasal kılıfa sokulması dense de Yunan ordusunu yatak odasının yakınına gelinceye kadar zararsız gören bazı sahil kasabalılar gibi bu yasalara karşı kendisini ayıktıranlara sırt dönenlerin sayesinde artık, ihanet talepleri, yasal talepler halini aldılar.

Yeni Çağ Gazetesi Yazarı Arslan Bulut bakın ikiz ihanet yasalarıyla ilgili nasıl bir yazı kaleme aldı;

İhanet yasalarına karşı direniş çağrısı

Bir de, TBMM Genel Kurulu'nun, 4 Haziran günü "Medeni ve Siyasi Haklar" ile "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar"a ilişkin uluslararası sözleşmelerin onayını uygun bulan yasa tasarılarını kabul etmesini inceleyelim...

İkiz Sözleşmeler, 16 Aralık 1966 yılında BM tarafından imzaya açılmıştı. Türkiye 37 yıldır, bu sözleşmeleri onaylamıyordu. 57'nci hükümet döneminde 15 Ağustos 2000 günü Büyükelçi Volkan Vural, New York'ta sözleşmelere Türkiye adına imza koydu ve 18 Ağustos 2000 günü de sözleşmeler Bakanlar Kurulu'nda onaylandı. Ancak TBMM'nin onayı gerekiyordu. 57. hükümet, buna cesaret edemedi...

59. hükümet döneminde,TBMM'deki görüşmeler sırasında ekonomik haklarla ilgili sözleşme, 216 kabul, 5 red oyuyla geçti. Medeni ve siyasi haklarla ilgili sözleşme ise 245 kabul bir red ve bir çekimser oyla geçti. ABD bu yasaları onaylamamıştı. Rusya, Çin ve Hindistan gibi büyük ülkeler ise gerekli çekinceleri koymuştu...

Genelkurmay'ın "Bu sözleşmelerin Türkiye'nin ulusal birlik ve bütünlüğüne aykırı yorumlanamayacağı Türkiye tarafından beyan edilir" çekincesi konulması talebi de reddedildi.

Peki ne mi oluyor; bu yasalarla?

Wilson'un öngördüğü Kürdistan ve Ermenistan'a hukuki zemin hazırlanmış oluyor! Türkiye bu hakları kabul etmiş oluyor!

İkiz Yasalar'ın ikisinin de ilk maddesi, "Bütün halklar kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiptirler" diye başlıyor.

İkiz Yasalar; halklara, her türden etnik topluluklara, mezheplere, farklı toplumsal kökenlere, tarikatlara, cemaatlere ve yerel gruplara kendi statülerini özgürce tayin hakkı veriyor.

Türk devleti, bu sözleşmelerde tanınan "halkların kendi kaderini tayin hakkı"nı ve diğer hakları uygulamaya geçirmek için gerekli düzenlemeleri yapmayı taahhüt ediyor.

Yani, Türkiye, bölünmeyi, çok hukukluluğu, her bölgenin kendi ekonomik varlığını kendisi için kullanabileceğini taahhüt ediyor! Milli ekonomi ortadan kaldırılıyor. Türkiye, bölücülüğe, irticaya, her türlü etnik, sınıfsal, bölgesel ayırımcılığa hak tanıyacağını ve Lozan hükümlerinin geçersiz olduğunu kabul ediyor....

Savaş yöneterek Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş olan TBMM kullanılarak, devletin bağımsızlığına, birliğine bütünlüğüne son veriliyor!

Bu sözleşmelerin onaylanması Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ortadan kaldırdığı için, kabul edenlerin idamla yargılanması gerekir.

Evet, buna artık gaflet ve dalalet denilemez!

Düpedüz ihanettir...

Artık, her Türk'ün silahlı müdahale ile bağımsızlığı korumaktan başka çaresi kalmayacak gibi görünüyor!

Elinizden ne geliyorsa yapın! Ankara'ya yürüyün, bu ihaneti durdurun! Yeniçağ Gazetesi / Arslan Bulut"

Şimdi anladınız mı Ankara'ya neden kaymak lazım geldiğini…Afyon'dan kaymak lazım. Kocatepe'den kaymak lazım. Ya da ANITKABİR'den esmek lazım. Ne dersiniz…millete rakibinin adını ezberletenlerin şimdilerde kendi adlarını dillerine dolamasıyla olur mu bu işler….

Bu ihanet yasaları görüşülürken Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, milletini ayıktırmak için insanüstü gayret sarf etti. Meltem Tv, Yeni Mesaj Gazetesi, Yeni Çağ, Aydınlık, Ulusal Kanal, ART, burun büktüğünüz 3. Göz Gazetesi ve az sayıda milli hassasiyet taşıyan aydınlar uyarı üstüne uyarı yaptılar, yaptık, yalvardık, yakardık. Ama nafile…şuan bile bu yazının başlığını okuyup, bize kin besleyenler olacaktır. Yazıyı okuma cesareti bile gösteremeden. Ne acı bir olay. Yerel basın olmamıza rağmen bu konuda sayısız haberler ve yazılar yazdık. Bir tanesini sizlerle paylaşacağım. Ankara'da İkiz İhanet var" yazısını.

Ayık olmalıyız, Mart ya da er ya da geç Nisan ayı içinde Irak benzeri bir operasyonun kurbanı olabiliriz. Hükümetin milletin namusunu teslim ettiği NATO, BM kararlarına uymadığımız gerekçesiyle kapımıza dayanırsa şaşırmayalım…

Hüseyni / İrfan Aydın

27 /Aralık 2010 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.