HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 04 KASIM 2025, SALI

Dolandırıcıları deşifre ettiği için Gazeteci İrfan Aydın hapse girdi

23.09.2024 11:28
Dolandırıcıları deşifre ettiği için Gazeteci İrfan Aydın hapse girdi
Dolandırıcıları deşifre ettiği için Gazeteci İrfan Aydın hapse girdi
Yaptığı haberlerle organize suç örgütlerinin, uyuşturucu tacirlerinin ve dolandırıcıların korkulu rüyası olan 3. Göz Medya Genel Koordinatörü İrfan Aydın hapse girdi. Yaklaşık 2 yıl önce Orhangazi'de Birçok kişiyi dolandırdığı iddia edilen Ezgi Telekom işletmecisi Yekta T. İle ilgili yaptığı haber sonrası onlarca kişiyi nitelikli dolandırıcılık özellikleriyle dolandırdığı iddia edilen zanlının eşi Ezgi T.'nin şikayeti üzerine açılan dava sonrası 2 yıl mahpus cezasına çarptırılan Gazeteci İrfan Aydın, tutuklanarak cezaevine girdi.

Orhangazi Adliyesinde dolandırıcı zanlısı Yekta T. aleyhinde yapılan suç duyuruları dikkate alınmayınca ağına onlarca kişiyi daha düşürmüş mağdurlarda haklarını aramak için halkın Haklı Olanın Cesur Sesi unvanını layık gördüğü Gazeteci İrfan Aydın'dan çözüm istemişlerdi. Aldığı telefonlar için Iban numarasına havale yapmış gibi dekont düzenleyen Yekta T. bu şekilde çok sayıda kişiyi dolandırarak mağduriyet oluşturması kamuoyunda da büyük tepki çekmişti. Konuyu haberleştiren Gazeteci İrfan Aydın, Orhangazi'de yeni mağdurların oluşmasının önüne geçmişti. Dolandırıcılık olayını deşifre ettiği mağdurların haklarını aradığı için dönemin savcısı tarafından önce gözaltına alınan İrfan Aydın'a tahsilatçılık suçlaması yapılmışsa da bu oyun tutmamıştı. Sonrasında Ezgi Telekomun mağdurlara borçlu olduğunu gösteren firma kaşeli sözleşmesine basında yer verdiği iddiasıyla İrfan Aydın'a kişisel verileri yayma suçundan 2 yıl hapis cezası verildi.

ORHANGAZİ ADLİYESİNİN YAPMADIĞINI BURSA ADLİYESİ YAPTI

2 yıl boyunca Orhangazi Adliyesinin Yekta Telekom mağdurlarının dilekçelerine Kayısız kalması nedeniyle kurbanlarına yenilerini ekleyen Yekta T. Bursa'da karıştığı benzer bir olay sonrası Gazeteci İrfan Aydın'ın Cumhuriyet Savcılığına verdiği bilgiler kapsamında KOM Şube ekiplerinin yeterince delil elde etmesi sonrası nitelikli dolandırıcılık iddiasıyla gözaltına alınıp çıkarıldığı nöbetçi mahkemece tutuklandığı öğrenildi.

2 yıl sonra nitelikli dolandırıcılık iddiasıyla tutuklanan Yekta T.'nin yaptıklarını deşifre ettiği için Gazeteci İrfan Aydın'a 2 yıllık mahpus cezasını yatmak üzere Gemlik Açık Cezaevine teslim oldu.

İrfan Aydın'a yapılan haksızlığın giderilmesi için adli merciler nezdinde girişimler başlatıldı. Kamuoyunun da büyük tepki gösterdiği bu mahkumiyete karşı hukuki mücadele devam ediyor. 3. GÖZ HRA

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.