HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 04 KASIM 2025, SALI

Eşrefoğlu Rumi Hazretleri’nden Tekke Camiine

03.08.2023 10:32
Eşrefoğlu Rumi Hazretleri’nden Tekke Camiine
Eşrefoğlu Rumi Hazretleri’nden Tekke Camiine
Orhangazi Tekke Mahallesinde bulunan cami, önceleri Eşrefoğlu Rumi hazretlerine bağlı  bir tekke olduğu için bu adı taşımaktadır.

Eşrefi Rumi'nin torunlarından Şeyh Hamdi-i sani tarafından 1575 yılından önce tekke olarak kurulmuştu. Daha sonra hamam ve diğer yapılar yapılmıştır. 1921 yılında Orhangazi'nin yakılması nedeniyle cami ve hamam yanmıştır. Hamam bir daha ihya edilmezken, cami tamir edilip ibadete açılmıştır.

Caminin bahçesinde halk arasında Hasan Dede adlı bir yatır vardır ki, bu aslında bu tekkeye gömüldüğü kayıtlarda belirtilen Şeyh Abdullah'ın mezarıdır. Halk arasında Hasan Dede'ye ilişkin şu hikayeler anlatılmaktadır: "Şimdi toprak altında kalmış temelleri bulunan Eski Orhangazi Camii'nde Abdullah Efendi'nin verdiği sabah namazı sonrası vaazları kaçırmayan Hasan Baba'nın, halktan, gösterişsiz, kendi halinde, dilinden hergün yetmiş kez tövbeyi düşürmeyen, herkesin yardımına koşan, iyiliksiz bir gün geçirmeyen biri olduğu anlatılır. Çocuklara yemiş dağıtır, "Bu ihtiyara dua edin" dermiş. Güleç yüzlü, nur yüzlü Hasan Baba'nın evli olmadığı, bu nedenle çocukları çok sevdiği, onları sevindirmek için fakir haliyle çırpındığı söylenir. Çocukları bu kadar seven Hasan Baba'ya zamanında yoksulluğundan ötürü kimse kızını vermemiş, belki de bir ayağının sakat oluşu da evlenmesini engellemiş olabilir. Zeytin zamanı zeytin toplamaya gider, hasada gidenlere, suyu olmayanlara su taşır, toprağı bellermiş. Çok kez yayan olarak aynı gün içinde İznik'e gittiği rivayet edilen Hasan Baba Sultan'ın, İznik'te Eşref Rumi hazretlerini ziyaret edip döndüğü söylenir. Hasan Baba Sultan, uzun bir süre annesiyle birlikte yaşamış ve annesi öldügünde de tek başina kalmiş. Annesi öldüğünde 40 yaşlarında olan Hasan Baba'nın aslen nereli olduğunu kimse bilmiyor, ancak babası ve dedesinin Orhangazili olduğu naklediliyor.

Hasan Baba Sultan'ın, İznik'te Eşref Rumi hazretlerini ziyaret edip döndüğü söylenir. Hasan Baba Sultan, uzun bir süre annesiyle birlikte yaşamış ve annesi öldügünde de tek başina kalmiş Hac zamanı hali vakti yerinde olanlar Hacc'a giderken Hasan Baba Sultan'ı götürmek isteyenler bile bazen unuturmuş. Kendisine gelen hac teklifleri olduğunda reddeden Hasan Baba Sultan, bakmak zorunda olduğu annesini öne sürer, kimseye bırakamayacağını, üstelik kendisinin bir ayağının da sakat olduğunu belirtir, istemezmiş. Bu nedenle, "Hele bu yıl kalsın, inşallah gelecek yıla" diyerek, her yıl götürmek isteyenleri böylece geri çevirirmiş. Aslında Hasan Baba'nın da gönlü çekermiş hacca gitmeyi, ne var ki Sultan'ın hali vakti yerinde olmadığı için "İnşallah gelecek yıla" der, geri bırakırmış. Hac zamanı Hasan Baba'nın annesi helva karmış, Hasan Baba Sultan da helva tepsisini hacıda bulunan Orhangazililere Tayy-ı Mekan "Mekan Dürme" yoluyla ulaştırırmış. Hacdaki bir çadırda bulunan Orhangazililere çadırın kapısından bir el uzanmış "Hasan Baba'nın eli" ve tepsiyi bırakmış. Aylar sonra Hac'dan dönen Orhangazili hacılar tepsiyi geri getirmişler. Böylece o günden sonra, Baba'nın kerameti anlaşılmış ve adı Hasan Baba Sultan kalmış.





 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.