HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 02 KASIM 2025, PAZAR

Bozbey, “Zincir marketlere nüfus kriteri getirmek zorundayız”

22.05.2024 11:57
Bozbey, “Zincir marketlere nüfus kriteri getirmek zorundayız”
Bozbey, “Zincir marketlere nüfus kriteri getirmek zorundayız”
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, ihtiyaç sahiplerine destek olmaya devam edeceklerini belirtirken, esnafı korumak adına da zincir marketlere belirli nüfus kriteri getirmek için çalışma yaptıklarını söyledi.

"Hak edenleri ayırmamız lazım"

Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi'nin mayıs ayı ikinci olağan toplantısı, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey'in başkanlığında yapıldı. Gündem maddelerinin ve komisyondan gelen evraklarının görüşülmesinin ardından konuşan Başkan Mustafa Bozbey, göreve atanan yöneticilere başarılar dileyerek, Bursalılar olarak güzel hizmetlerini beklediklerini söyledi. Meclis üyelerinden gelen soruları da cevaplayan Başkan Mustafa Bozbey, ihtiyaç sahiplerine destek olacaklarını söyledi. Devletin belirlediği kriterler çerçevesinde taleplerin alındığını belirten Başkan Bozbey, "Kart16 ile ilgili bir sıkıntı yok. Kart16'dan yararlananlar zaten var. Bu listeyle ilgili değerlendirme ve tetkik yapılıyor. Gerçekten hak edip hak etmediği araştırılıyor. Bu paralar hepimizin cebinden çıkıyor. Bizim hak edenleri ayırmamız lazım. Hiç merak etmeyin, biz hak edenlere 'helal olsun' diyoruz. Ama hak etmeyip aldılar ise doğru değil. Bunu iyi ayırt etmeliyiz. Arkadaşlarımız titizlikle bu çalışmayı yürütüyorlar" dedi.

"Bakkal amca hikayesini yok etmemeliyiz"

Sosyal yardımlar konusunda anlaşmalı esnafa da ödemelerin yapıldığını hatırlatan Başkan Bozbey, yaklaşık yüzde 85'ine ödemenin ulaştırıldığını dile getirdi. Esnaf odalarıyla görüşme halinde olduklarını belirten Başkan Bozbey, "Destek çeklerini esnafımızla tekrar görüşeceğiz. Bir düzenleme yapmak zorundayız. Uygulamayı tüm esnafa yaymak gerekir. Vatandaş nereden alışveriş yapmak istiyorsa oradan yapsın. Mahallesindeki tüm esnafına ulaşabilsin. Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak bu kentte zincir marketlerle ilgili belirli nüfus kriterini getirmek zorundayız. Büyükorhan'da iki üç tane zincir market olmaz. O izinleri vererek esnafın iflas etmesine fırsat veriyoruz. Doğru değil ve kabul etmiyoruz. Hukuki olarak araştırması devam ediyor. Bu konuda meclisimizden de destek isteyeceğiz. 'Benim bakkalım, benim kasabım, benim fırınım' diyeceğimiz bir anlayışı sunmalıyız. Eskiden annelerimiz bir yere giderken evin anahtarını karşıdaki bakkala bırakırdı. Biz de anahtarı oradan alırdık. Artık böyle bir durum yok. Bakkal amca hikayesini yok etmemeliyiz. Bizim kültürümüz ve yerli marketleri korumalıyız. Bunu yaparsak Bursa'yı koruyup kollarız" diye konuştu.

"Bizim yaptığımız iş doğrudur"

Son dönemde konuşulan atamalar konusuna da değinen Başkan Bozbey, "Geçtiğimiz günlerde yaptığımız toplantıda bu konu hakkında net açıklamalar zaten yaptım. Arkadaşlarımızın tümü hem liyakatli hem de önceki dönem Nilüfer Belediyesi'nde başarılara imza atmış kişilerdir. Kamuoyunda farklı farklı yazılar çıkabilir. Bizim yaptığımız iş doğrudur ve bunun arkasındayız. Bu karar kamuoyuyla da paylaşılmıştır. Ehil, liyakatli ve işlerini daha önce nitelikli yapmış, Nilüfer'deki insanların yüzünü güldürmüş arkadaşlarımızla şimdi de Bursalıların yüzünü güldürmesi için yola çıktık" dedi.

"Gazze'deki soykırımı nefretle kınıyoruz"

İsrail'in dünyanın gözü önünde Gazze'de sürdürdüğü soykırıma da değinen Başkan Bozbey, "Yaşanan dramı, katliamı kabul etmek mümkün değil. Tam tersine kınıyoruz. Bir an önce buradaki katliamın ve savaşın durması gerekir. Çocukların, kadınların ölmemesini diliyoruz. Meclisimiz de bu konuda aynı fikirde. İnsanlarımız da aynı fikirde. Ama bir türlü savaş durmuyor. Yine çocuklar ölüyor. Yine kadınlar ölüyor. Yine insanlar ölüyor. Bunu nefretle kınadığımızı belirtmek istiyorum" diye konuştu. Haber-Muharrem DEĞİRMEN / 3. GÖZ HRA
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.