HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 29 EKİM 2025, ÇARŞAMBA

Bebek ve Beş Yaş Altı Çocuk Ölüm Hızı artışı endişe verici!

16.07.2024 11:08
Bebek ve Beş Yaş Altı Çocuk Ölüm Hızı artışı endişe verici!
Bebek ve Beş Yaş Altı Çocuk Ölüm Hızı artışı endişe verici!
Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili Prof.Dr. Kayıhan Pala, Sağlık Bakanı Memişoğlu'na verdiği iki soru önergesi ile "bebek ve beş yaş altı çocuk ölüm hızı" ile ilgili Bakanlığın eylem planını sordu.

CHP'li Pala; "TÜİK tarafından Haziran 2024'te açıklanan ölüm istatistiklerine göre, ülkemizde, bin canlı doğum başına düşen bebek ölüm sayısını ifade eden Bebek Ölüm Hızı (BÖH), 2022 yılında binde 9,2 iken 2023 yılında ne yazık ki binde 10,0'a; , doğumdan sonraki beş yıl içinde ölme olasılığını ifade eden Beş Yaş Altı Çocuk Ölüm Hızı (5YAÇÖH), 2022 yılında binde 11,2 iken 2023 yılında ne yazık ki binde 14,5'e yükselmiş. Ayrı verilerde; 2023 yılında Bebek ölüm hızının 2022 yılına göre 51 ilde artış gösterdiği, bir ilde (Giresun) aynı kaldığı, 29 ilde azaldığı, Beş Yaş Altı Çocuk Ölüm Hızının 2022 yılına göre 51 ilde artış gösterdiği, 30 ilde ise azaldığı açıklanmış. Bebek Ve Beş Yaş Altı Ölüm Hızının artış gösterdiği 51 ilden 11'i 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinden etkilenen iller. Hem depremden etkilenen illerde hem de depremden etkilenen iller dışında kalan 40 ildeki Bebek ve Beş Yaş altı Ölüm Hızı artışı endişe verici !" dedi.

Sağlık Bakanına, Bebek Ve 5 Yaş Altı Çocuk Ölümlerini azaltmak için herhangi bir eylem planı olup olmadığı başta olmak üzere; depremden etkilenen illerde bebek ve beş yaş altı bebek ölüm hızlarını soran CHP'li Pala; "Sağlık, bir sosyal politika alanıdır ve hiçbir sorun palyatif süreçlerle geçiştirilemez. Sağlık alanında her veri, olguların tekrarlanmaması ve önlenmesi için bir politika çerçevesini ve eylem planını zorunlu kılar. Depremde hem bebek hem de beş yaş altı çocuk ölümleri istatistiklerdeki ölüm hızını artırdı. Ancak depremden etkilenmeyen 40 ildeki ölüm hızı artışı endişe verici! Bu nedenle Bakanlıktan hem deprem bölgesi hem de depremden etkilenmeyen illerdeki bebek ve beş yaş altı çocuk ölümlerini aydınlatacak 13 soru sordum. Başta bu alanda eylem planları olmak üzere, bu alandaki tüm verilerin şeffaf ve hesap verilebilir şekilde açıklanması gerekiyor!"dedi.


 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.