HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 17 HAZİRAN 2024, PAZARTESİ

Zayıflayacağız diye sağlığımızdan olmayın…

Hocaların Hocası AYŞE BAYSAL'dan tarihi uyarı.
Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Herkes İçin Sağlık Derneği ile Beslenme Eğitimi ve Araştırma Vakfı tarafından Sheraton Maslak Otel'de düzenlenen İstanbul Sağlık ve Beslenme Bienalinde Beslenme konusunda Hocaların Hocası olan meşhur Mercimek Anne Prof. Dr. Ayşe BAYSAL Hocamızla çok özel röportajlar gerçekleştirdik.
06.02.2015 00:00
Zayıflayacağız diye sağlığımızdan olmayın…
Zayıflayacağız diye sağlığımızdan olmayın…
Hocaların Hocası AYŞE BAYSAL'dan tarihi uyarı

Zayıflayacağız diye sağlığımızdan olmayın…

Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Herkes İçin Sağlık Derneği ile Beslenme Eğitimi ve Araştırma Vakfı tarafından Sheraton Maslak Otel'de düzenlenen İstanbul Sağlık ve Beslenme Bienalinde Beslenme konusunda Hocaların Hocası olan meşhur Mercimek Anne Prof. Dr. Ayşe BAYSAL Hocamızla çok özel röportajlar gerçekleştirdik. Prof. Dr. Ayşe Baysal, televizyonlardaki diyet programlarının birçoğunun hatalı olduğuna vurgu yaparak "Zayıflayacağız diye sağlığımızdan mı olalım" diyerek önemli konulara vurgu yaptı.

Neden şimdi obezite sorunu var?

Çünkü artık her şeyi makinelerle yapar olduk. Artık enerji harcaması yapmıyoruz. Eskiden her şeyi beden gücüyle yapıyorduk. Obezite enerji dengesizliği nedeniyle oluyor.

Sağlığı sadece açlık değil, çok yemek de bozuyor. Beslenmede sağlığı korumak için yapacağımız ilk şey, yiyecek ve içeceklerin çeşitliliği ve güvenirliği çok önemli. Bir diğer önemli konu da ölçü önemli. Bunu ye, onu yeme şeklinde değil. Ölçülü ve dengeli yemek gerekiyor. Bir besini çok tüketmek diğer besin öğesinin işlevini yok edebiliyor. Medyaya baktığımız zaman, obeziteyi gelişi güzel tedavi etme önerileri var. Yapılan önerileri görünce şaşırıp kalıyoruz. Benim gibi seksen beşi geçince yaşam boyu sağlığı düşünüyorsun. Tvlerdeki önerilere uyarsanız ilerde çok büyük sorunlarla karşılaşabilirsiniz.

Sokağa çıktığımda insanlar etrafımı kaplıyor ve de " Hocam siz bize her şeyden yiyin, fakat ölçülü yiyin derdiniz. Şimdi televizyonlarda uzmanlar tam zıddını söylüyor. Günde on yumurta yiyin, aman ha karpuza dokunmayın, bir damla bile bal yemeyin şeklinde önerilerde bulunuyorlar" diyorlar. Bu nasıl olur. İnsan günde on yumurta yiyebilir mi. İnsandır nitekim. Belki hayvanların yemesi için çok değerli şeyler koyabilirsiniz. Fakat insana bunu yapamazsınız. Bir toplumun tüketime alışık olduğu yiyeceklere yasaklama olmaz. Fakat ölçülü olmalıdır. Onların yöntemiyle obezite önlenemez. Bunu yapanların birçoğu beslenme ve diyabetik konusunda eğitim almamış kişilerin önerileridir.

Obezitenin temel nedeni enerji dengesizliği sorununa dayanır.

Doğum öncesi dönemden başlayarak yaşamın tüm aşamalarında enerji dengesine uygun beslenme bilincinin kazandırılması gerekir. Bunun için altmış yılı geçkin süreden beri bu alanda mücadele veriyorum.

Bir ara tavuk etinin zararlı olduğu konusunda yayınlar yaptılar. Tamamen bilinçsiz yayınlar bunlar. Gerekirse gıda takviyesi almak lazım. Fakat tek bir çeşit üzerinden değil, farklı çeşitlilikte beslenmek gerekiyor. Maydanoz çok zararlıdır demek kolay. Lafla olmuyor. Bilimsel konuşmak gerekir.

Neden BESVAK?

BESVAKı kurmamızın nedeni değerli, çalışkan öğrencilerimize katkı sağlamaktır. Şuan yetmiş öğrenciye burs veriyoruz.

Türkiye toplumu ekmeksiz sofradan kalkamaz. Milleti tedirgin ediyorlar. Onu yeme, bunu yeme diye her gün televizyon ekranlarında dolaşıyorlar. Bu çok yanlış. Önemli olan doğru ve dengeli beslenmedir. Her şeyi yiyebilirsiniz. Lakin ölçülü bir şekilde. Süt çok önemli ya günde iki bardak süt için ya da yoğurt yiyin. Ben her gün 250 Gr. Tam yağlı yoğurt yiyorum. Sağlık için çok önemli. Medya obesiteyi istismar ediyor. Zayıflayacağız diye sağlığımız elden gidiyor. İnsanları tedirgin etmemek lazım.

Sizce en önemli eksiklik nereden kaynaklanıyor?

Obeziteyle mücadele edelim diye feryat ediliyor, fakat mahallelerde insanların yürüyüş alanları bırakılmadı. Hareket olmasa nasıl sağlıklı yaşanacak. Sağlık bakanlığı her mahalleye yürüyüş alanları bırakılmasını zorunlu hale getirmelidir. Bunu yaparlarsa gider bu yaşta ellerini öperim. Bir yandan sigarayla kirli hava solunduğunu söylüyorlar, diğer yandan da şehirlerin oksijen depolarını katlediyorlar. Aile Sağlık Merkezlerinde mutlaka diyetisyenlere görev vermelidirler. Diyetisyenler besinlerin kullanımı hakkında da aileleri bilgilendirirlerse sağlıklı beslenmenin yolunu topluma öğretiriz.

Diyetisyenler ekmek israfının da önüne geçebilirler. Halk yararına bu eğitimlerin verilmesi gerekir. Ben her gün bir yumurta yiyorum. Mercimekte neredeyse et kadar protein var. et yiyemiyorlarsa en azından mercimeği eksik etmemeleri gerekir sofralarından. Kaya tuzu efsanesine de inanmıyorum. Doğrusu saflaştırılmış iyotlu tuzdur. Onu da dengeli ve ölçülü kullanmak gerekir.

Suyun sağlık için yeri çok büyüktür. Birçok hastalığı suyla tedavi edebilirsiniz. Benim hayatıma yön veren kitaplardan birisi de "Hasta değil, susuzsunuz" kitabı oldu. Su tüketimi çok önemli. Vücudun susuz kalmaması gerekir.

Bienal sonunda akademisyenler, ortak bir deklarasyona imza attı. Deklarasyonda, şu ifadelere yer verildi:

"Sağlık, bireylerin bedensel-sosyal ve ruhsal açıdan iyilik hallerini ifade eder. İstanbul Sağlık ve Beslenme Bienali paydaşları olarak, önce bireyleri, dolayısıyla toplumu bilimsel veriler ışığında bilgilendirerek 'sağlık ve iyilik hali'nin gelişimine katkı sağlamayı temel sorumluluk olarak görüyoruz. Obezite ve diyabet gibi bulaşıcı olmayan hastalıkların engellenmesi, yeterli ve dengeli beslenme bilincinin oluşturulması ve fiziksel aktivite düzeyinin artırılmasıyla mümkündür."



Talebeleri Ayşe Hocayı anlatıyor

Fatoş Özcan

O bir bilim insanı. O bir anne. O bir dost. O bir problem çözücü ve en önemlisi Türkiyenin beslenme, siyasi ve her türlü gerçeğini görmüş, öğrencilerine önce anne olmuş çok özel bir insan.



Ayşe Hocadan özlü sözler;

Hocalık, hoşgörüyle disiplini dengede tutmakla olur. Bu denge insanları idare etmeye yarar.

Ben bir eğitimciyim, nasıl öğrencimi şikâyet edebilirim. Benim öğretemediğimi, eğitemediğimi polis mi eğitecek.



Halk yürümek istiyor, doğru dürüst yürüyecek yol istiyor.



Dilara Koçak / Uzman Diyetisyen –Milliyet Gazetesi Yazarı



Her şeyimiz, var olma sebebimiz. Gönül verdiğim mesleğimin kurucusu. Meslek aşkı, sevgi, saygı, heyecan, yaşama sevinci ve her zaman canlı ve enerjik olmanın bizim için yol göstericisi. Her zaman karşısında saygıyla titreriz. Ne zaman elimizi tutar, gözümüzün içine bakar, işte o zaman yüreğimiz sevgi dolar. Ağzından çıkacak tek bir övgü dolu söz, tüm emeklerin en güzel hediyesidir. Onu çok seviyoruz. Antalya'ya gidiyordum, sırf Onu görebilmek için kısa süreliğine uğradım.



Prof. Dr. Muazzez Garipoğlu

Medipol Üniversitesi

Hocamızı her zaman şöyle anlatırım. Hayatımda iki Ayşe var. Biri annem Ayşe, diğeri Hocam Ayşe.

Mesleğimizin duayeni, özel ve güzel insan. Benim için yaşamımın hem sosyal hem de akademik yanına iz bırakan iki kişiden biri. Anacığım vefat etti. O şimdi her iki Ayşenin görevini üstlendi. Hem annem, hem de hocam.

Prof. Dr. Türkan Kutluay Merdol

Okan Üniversitesi

Sevgili Hocam Prof. Dr. Ayşe Baysal'ın yaşam öyküsünü yayına hazırlamak benim için önemli bir yaşam deneyimi oldu. 1997 yılında kendisi için bir emeklilik töreni düzenlemiş ve bu çerçevede bir anı kitabı hazırlanmasına öncülük etmiştim. "Bu anı kitabı, kendisini 1965 yılından bu yana Beslenme ve Diyetetik'e adamış, değerli Hocamız, dostumuz, yürekli insan, Prof. Dr. Ayşe Baysal'a duyduğumuz sonsuz şükran, sevgi ve saygının bir ifadesi olarak hazırlanmıştır. O'nun insan sevgisinin, yardımseverliğinin, çalışkanlığının ve enerjisinin tüm diyetisyenlere örnek olmasını diliyor, kendisine bundan sonraki yıllarında sağlık ve mutluluklar diliyoruz".

Her şeyi çok güzel tanımlayan bu cümlelere bugün yeniden bakıp, aradan geçen on yedi yılda değişen bir durum oldu mu diye düşündüğümde, özellikle vurgulanması gereken özelliğinin "çalışma azmi" olduğunu gördüm. Yaşam öyküsünde görüleceği gibi, çalışmayı yaşamının en önemli parçası saydığı ve hiç bir zaman eğlenmek için yaşamak diye bir duyguyu benimsemediği söylenebilir. Hocamız birlikte çalıştığı kişilerde de hep bu çalışma azmini görmeyi istediğinden, zaman zaman biraz katı bir tutum sergileyerek arkadaşlarımızı, onların deyşiyle, "kırmış" ve "zorlamış"tır. Zoru başaran insanlar, bu başarıya erişirken çektikleri zorlukları unutmayıp, bir koltuğa oturduklarında, kendilerinden sonra gelecek gençlerin kendileri gibi zorlanmamaları için ilkelerini öğretmek adına bazen sert tavırlar sergileyebilirler. Bu tavrı, oturduğu koltuğa kolayca, hiçbir zorluk çekmeden, kayırıcı atama yolu ile gelenlerin sergilediği hazımsız sert tavırlardan ayırmak gerekir. Hocamın özünde disiplin olan bu davranışları bazen yanlış anlaşılmış olabilir. Sanıyorum, kendisine kızan, kırılan meslektaşlarım, geriye dönüp düşündüklerinde, Hocamızın onlara nasıl yardım etmek istediğini, yaşamla başetmek için gerçekten çok çalışmak ve topluma hizmeti öncelikli hedef olarak koymak gerekliliğini, bugün kabul edeceklerdir. Bu noktada değerli meslektaşımız rahmetli Mahinur Gürdağ'ın "Anılarla Ayşe Baysal" kitabındaki şu satırlarına yer vermek istiyorum: [[..."Sizi tanıma mutluluğunu 1969 da ilk kez yaşadım, ancak o zaman farkına varmadım. Çünkü sizi tanımak sizinle bir süre yaşamakla, sizden aldığımızı kullanmakla olası. Öğrencilikte zaman zaman öfke duyduğumuz bazı davranışlarınız bize aslında çok değerli özellikler, davranışlar kazandırdı, bunu ancak sonraları fark edebildik…."]]

Hocam yaşam öyküsünü yazmakla önemli bir boşluğu doldurdu. Amerikalı arkadaşı June Kelsay anı kitabında şöyle diyor: [[..."I hope that in your retirement you will have time to write about your experiences. Such a document would be inspiration to future generations of young Turkish women."...]]. Hocamın öğrencileri olarak çok mutluyuz. Hocam yaşam öyküsünü yazmaya vakit bulabildi ve arkadaşı June'un belirttiği gibi genç kuşaklara önemli mesajların aktarılabilmesine vesile oldu.

Hocama bundan sonraki yaşamında sağlıklı, mutlu, huzurlu nice günler diliyorum. En derin sevgi ve saygılarımla.

Yrd. Doç. Dr. Nihal Zekiye Erdem

Medipol Üniversitesi

Ayşe Hoca, bizim hocamız. Onu çok seviyoruz. Hocaların hocasıdır o. Hocam çok titiz ve çok insancıl, muzun ettiği öğrencilerini hiç unutmaz. Hepsinin adını bilir. Bir gün arkadaşım için fena fırça attı. Arkadaşın çok zayıf, kilo alması lazım diye. Bir gün sigara içen bir grupla birlikteydik. Ayşe Hocamız gelince hemen sigaraları söndürdük, fakat koridor duman altında kaldı. Sigara içenlere kızardı. Yine bir gün Bantta bir toplantıya gidiyoruz. İçecek ikramında Ayşe Hocamız kola aldı. Biz de ona hem kolanın zararlarını anlatıyorsun, hem de kendin kola içiyorsun" dedik. O da her şeyi ölçüsünde yiyip içebilirsiniz" diyerek bizi uyardı. Beslenmesine çok dikkat eder. Sefer tasıyla okula yemek getirirdi. Zamanla anladık ki Hocamız sağlıklı beslenebilmek için bunu yapıyormuş.

Medipol, sağlık üzerine kurulmuş çok iyi bir üniversite. Araştırmaya çok önem veriyor. Yakında ses getirecek projeler kamuoyuna tanıtılacak. Çok huzurlu ve mutluyuz. Eğitim – araştırma odaklı çalışıyoruz. Bilim insanı olmanın onurunu bu üniversitede yaşıyoruz. Öğrencilerimiz de çok kaliteli ve de zeki.

Hazırlayan : İrfan Aydın / Fotoğraf: Emir Aşar – 3. Göz HRA

 Not: Bu önemli etkinliğe ilçe basınının katılımını sağlayan CARGILL AŞ yetkililerine hassasiyetle teşekkür ediyoruz. 3. Göz

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.